Arapçada inşikak ilmi dediğimiz kelime türetme şekilleri vardır. İnsan ismi de “nisyan” kelimesinden türer. Unutkanlık manasına gelen nisyan isminden türeyen “İnsan” unutkanlığa müpteladır.
Ve lekad ahidnâ ilâ âdeme min kablu fe nesîye (20/Tâhâ: 115)
“Doğrusu daha önce Âdem’den ahit almıştık da, unuttu.”
Ve lâ tekûnû kellezîne nesûllâhe fe ensâhum enfusehum, ulâike humul fâsikûn (59/Haşr: 19)
“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.”
İnsan geldiği yeri, gideceği yeri nasıl unutur? Unuttukça Allah’ın bahşettiği değerlerinden uzaklaşır. O’nu tanıyabilmek, idrak edebilmek için doğduğumuz bu hayat kendi ellerimizle demirlerini ördüğümüz zindanımız olur.
İnsan kendine zulmedebilir mi? Eder, öyle bir eder ki kimsenin ona yapamayacağı en büyük zulmü o kendi kendine işler.
Sevgi objeleri çok olsa da sevgi aslında tektir. Asıl kaynağa rücu hususunda hepsi Bir’dir. Ayrı görünen her şey aslında bir bütünün yansımasından ibarettir. Biz önümüze engelleri dizdikçe, kesretin içinde bocalar dururuz.
İçimizdeki Aşk’a boyun eğdiğimizde, ruhumuza teslim olduğumuzda; maddeye mahkûm olduğumuz diyardan uzaklaşıp aşk diyarına seyre çıkacağımızı UNUTURUZ!
Oysa dış gözünü kör edebilen, iç gözünü bütün varlığa açar. İç gözüyle varlığı bulanlar maddeye ve hırslarına hükmederler. İlahi aşka ulaşan kişide gönül temizliği tam manasıyla gerçekleşir. Hakk bu gönlü temiz olanlara nazar eder.
Bir kez, sadece bir kez bu gerçekle yüzleşebilenler artık annenin, babanın, evladın her şeyin ve herkesin sevgisinin O’ndan geldiğini, hepsinin sevgisinin O’na yol olacağını bilir.
Merkezde olması gereken tek şey O’dur. O’nun yerini başka birine, başka bir şeye devrettiğimizde ayaklarımız peşi sıra dolanır. Hakk, seni O’nun önüne geçirdiğin sevgilerle sınamaya başlar. O’nu anmaktan alıkoyan, O’ndan uzaklaştıran her şey imtihanın olarak karşına çıkar. Devrildikçe devrilir üzerine düşen tuğlalar…
Allah’a teslim olunduğunda Cenab-ı Hakk eşyayı kişinin hükmüne verir. Allah’ı teslim olamayanı da eşya teslim alır. Tabiat boşluk kabul etmez. İnsan Allah’a kulluğu bulamazsa, Hakk için biatta bulunamazsa başka bir şeye muhakkak biat eder. Biatsız yaşayamaz. Onun boşluğu muhakkak dolar.
Kendimizdeki ayetleri görüp her an O’nda, O’nunla olabilmek dileğiyle…