2. Dünya Savaşı’nda İtalya ve Almanya’nın mağlubiyeti Hırvatistan’ı da etkilemiş ve Balkan coğrafyasına korku salan Ustaşa Hareketi etkisini kaybetmiştir.
Tito’nun Yugoslavya’nın başına geçmesiyle az da olsa rahatlayan Hırvatlar, onun yaptığı bazı reformlara tepki göstermişlerdir. Balkanlarda Karadağ, Arnavutluk ve Hırvatistan tarihi eserlerinin yanı sıra deniz turizmine elverişli bölgelerdir. Dolayısıyla özellikle yaz aylarında bu ülkelere hatrı sayılır miktarda turist gelmektedir. Bu da ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Tito’nun yaptığı reform ile Yugoslavya içinde kalan ülkelere eşit pay dağıtılması kararlaştırılmiş, yani her ülke ekonomik olarak eşit kendine pay alacaktı. Elde edilen gelirler zaten başkent Belgrad’da toplanıyor ve daha sonra da bölgedeki idarecilere eşit olarak dağıtılıyordu. Hırvatistan ise elde ettiği geliri başka ülkeler ile paylaşmaktan oldukça rahatsızlık duymaktaydı. Ancak 2. Dünya Savaşı’nda yaşanılan olaylardan dolayı tepkilerini yüksek sesle belirtemediler. Bu eşit paylaşım Tito’nun ölümüne kadar devam etti.
Tito’nun öldüğü yıldan itibaren bazı Balkan ülkeleri ayrılıkçı bir politika çizdiler. Sırbistan ise istikrarın sürmesi için Yugoslavya’ya bağlı ülkelerin bir arada kalması gerektiğini savunmaktaydı. Ancak Tito komünizminin önüne geçecek ve birçok insanın hayatına mal olacak olan milliyetçilik ideolojisi patlak verdi. 1991 yılında Hırvatistan Franjo Tudjman önderliğinde bağımsızlığını ilan etti. Bu durumu kabullenemeyen Sırbistan, Hırvatistan’a savaş ilan etti.
1991 yılında başlayan bu savaş 4 sene sürdü. Sırplar, askeri sayı bakımından üstündü. Zaten Yugoslavya ordusunda bulunan yüksek rütbeli askerlerin çok büyük bir bölümü Sırplardan oluşmaktaydı. Ancak sayı üstünlüğü her şey değildi. Özellikle 1992 yılında şu an Bosna-Hersek’in kuzey batı kısmında yoğun olarak yaşayan Sırplara etnik temizliğe başlayan Hırvatları, aynı yıl BM gözetiminde yapılan bir ateşkes durdurabildi. Resmi verilere göre o bölgede 10.000 civarındaki Sırp vatandaşı etnik temizliğe kurban gitmişti. Bu konuyla ilgili olarak Sırbistan hükumeti geçtiğimiz ay Lahey Adalet Divanı’na bir dilekçe göndermiş ve Hırvatistan’ın yaptığı bu soykırımı şikayet etmişti. Sonucunu ileri günlerde göreceğiz.
Hırvatların bu saldırılarına Sırplar cevap verseler de oldukça cılız kalmıştır. 1995 yılına gelindiğinde ise Hırvatların düzenlediği Fırtına Harekatı, Krajina bölgesine düzenlendi. Burada yine daha önce yaşanan vahşetler yaşandı. Sonuç olarak 30.000’e yakın Sırp’ın buradan çekilip Banja Luka’ya yerleştiği resmi belgelerde belirtilmektedir.
Aradan geçen 3 yılın ardından Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştır. 1998 yılında yapılan barış antlaşmasıyla da Sırbistan, siyasi olarak büyük ideolojisi olan “Büyük Sırbistan”‘dan vazgeçmek zorunda kalmıştır. Lakin Balkanlarda birileri hala arı kovanına çomak sokmaya ve bölgede az da olsa yatışmış olan tansiyonun tekrar yükselmesi için elinden geleni yapmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Kosova’da milli ordunun kurulması Sırbistan’ın oldukça gücüne gitmiş ve Kosova’ya karşı yapılacak her türlü müdahalenin olabileceğini belirtmişlerdi. Dileğimizdir ki Balkanlarda tekrar kan akmasın ve sorunlar barışçıl yollarla çözülsün.