Taç, dervişlerin başını örten, şekli görünüşü, tarikatlara göre farklılık arz eden bir kıyafettir. Dolayısıyla taçlar, şekillerindeki farklılık nedeniyle her tarikatın kimliği hüviyetinde olan sembollerdir. Halvetîyye tarîkatı tâç-ı şerîfi beyaz çuha ve keçe üstüne siyah dikişlidir. Gölpınarlı, Şemsîyye’de çuhanın renginin sarı olduğunu ve tepeye küçük üç yuvarlak parça, en üste bir düğme konulmuştur. Taçları dört terk üzerine kırk dal esasına dayanmaktadır.
Tâcın aslını, kaynağını ve gayesini bilmeyenlerin ondaki artı işaretine bakarak ehl-i salibin tâcına benzettikleri ifade olunmaktadır. Fakat bunun böyle olmadığı aşikârdır. Zira, Halvetîyye-Şemsîyye taç-ı şerîfinin şekli hakkında Hediyyetü’l-İhvân’da Şeyh Nazmî Efendi bazı bilgiler verilmektedir: Buna göre; taç-ı şerîf kırk elif (dal)tir, yani erba’îne işaret olunmasından dolayı kırk eliftir. Yirmi dal, ebced hesabıyla Allah’ın “Vedûd” ismine işaret olunmaktadır. Tepe kısmındaki “pul” ve “düğme” olarak nitelendirilen kısımlardan pul sırr-ı hüviyete, düğme ise sırrı-ı nokta-i ehadiyetü’z-Zât’a işaret olunmaktadır. Erbâ’in çıkartmayan saliğe taç giydirilebilemeceği ve hilâfet verilmedikçe de gül tabir olunan pulların taç-ı şerîfte olamayacağı ve bu durumun Seyyid Yahyâ Şirvânî Hazretleri’nde beri uygulanan bir usûl olduğu telakki edilmiştir.
Şemsîyye tâç-ı şerîfinin nakşı ise, Resûl-i Ekrem Hazretleri’nin miğferlerinin altına dikilen ve boğaz kısmında pamukla doldurulmuş bir nakşın var olduğu kaydedilmiştir.
Nazmî Efendi’nin şeyhi ve aynı zamanda Halvetîyye Şemsîyye-Sivâsîyye-Nurîyye postnişîni olan Abdulehâd Nûrî Sivâsî Hazretleri’nin tâç-ı şerif hakkında beyan ettiği manzumeyi, tâc-ı şerif hakkında verdiği yukarıdaki malumatın ardından teberrüken yazmıştır. Manzume şöyledir:
“Sâlikâ olmaz ise başda tarîkatdan tâc,
Sikkesiz ol bulamaz sûk-i hakîkatda revâc.
Sâfiye nefsi revâc bulamaz hiç onsuz
Zer-i sâfî gibi bir sikkeye elbet muhtaç
Selefin sünnetidir kisve-i erbâb-ı tarik.
Gel ey mü’min ana dahl iden İblîs’den kaç
Kırk elifle düzülüb anda yigirmi dâlât,
“Erba’în” sırrı ider ism-i “Vedûd”u ihrâc
Nazar it nakşına sen anda “Vedûd”u bulasın,
Gel hitâb it ‘adedin harfine bak say gör
Ortasında pulu çün “hâ”-i “Hüviyyet” mevvâc
Düğmesi nokta-i sırr-ı “Ehadiyyet”dir anın
Kanı bildirem ki ol sırrı-ı Cüneyd ü Nessâc
Katî az kaldı hele şimdi tarîkat ehli