Kamil (mürşid) dostlar, yol ve yön gösterici manevi önderlerdir. Onlara uymak varılacak menzilin mesafesini kısaltmak demektir.
Düşünce temiz olunca inanç vücuda gelir, yönlendiricinin cemalini görüp de kör olan niceleri vardır ki onlar dostun sadece zahirini gördüler. Onlar görmedikleri bir Allah’a inandılar da gözlerinin önündeki cemale bakıp bakıp onun zahirinden içeriye giremediler, öylece dosttan dökülen kelamları dinleyip de içlerinden kendi nefs kuyularına daha da çok batanlar vardır. Toprağa yemin olsun ki hak’ikat’in yönlendiricileri merhametlidir ama O’nun dostunun merhameti onun cemalinden içeriye girenler üzerine rahmettir. Dostun huzuruna gelip de gözlerini cemalinden ayırmayan o batın gözleri kör olanlar baksalar da bir “Hâdî” ismine mazhar olmazlar, bakmasınlar. Bir müddet görmesinler zahir görenler, uzak dursunlar. Sonra da derler ki, “cemali görmezsem nasıl büyürüm”..sen ey gafil, uzunca zaman gördün de ne oldu. Dostun cemali düşünceni temizlemedi. Geceleri o küçümsediğin kişiler O’nu anmaktan uykusuz kalırken sen uykunu teheccüd için terk etmedin. Öyle ise, şimdi uyanma vakti. O, inananlarla beraber, inananlar yollarını yürürler. Hidayet ona ulaştıracak olana iman etmekle gölge olur. Düşüncesini temizleyene O kolay eyler.
İnsanlığın varoluşundan itibaren topluluklar içerisinde Cenab-ı Hakk’ın hidayetçileri olmuş ve (13/7) bu hidayetçiler daima uyarı-yönlendirme vazifesini yapmışlar, insanları O’na teslimkâr olmaya davet etmişlerdir. Bu uyarı görevini yapanları kabul etmeyen sözde kimseler, (22/8) O’nun kitabına, sözlerine sahip olmadan O’nun yolunda mücadele eder, hidayetçiyi dinlemezler. Bunlar gerçekte cahil kişiler olup, (2/78) sadece emaniyyeyi bilip, zan içerindedirler. Yukarıda ve aşağıda olan her şeyi O’nun kullarına amade kıldığını idrak edemez ve O’nun verdiği akıl büyük bir nimettir ama göremezler, düşünemezler, sözde O’nun hakkında mücadele ederler. Öncelikle yönlendirici bir mürşid ve aydınlatıcı bir kitap olması gerekmektedir. Peygamberler Cebrail (a.s.)’a tabi olup yönelmişlerdir. O’nun yolunda esas mücadele edenler onlardır. Veli kullar ise kendi mürşidlerini dost rehber bilip, tabi olup, yönelmişler ve kendilerine yönelenleri yönlendirmişlerdir. Herkes bir rehbere tabi olmaz, O’nun yoluna yönelemezler. (72/16) Sadece O’na ulaşmayı dileyenler O’nun yoluna girerler ve bir rehber edinirler ve zikirleri rahmet deryası olur. Elçiler, rehberler tarafından söylenenler, zorlama değil, Cenab-ı Hakk’ın isteği olup sadece hatırlatıp, telkin etmedir ve (73/19) kurtuluşa erişmek için O’na ulaşmayı dileyip bir yola girmek olmalıdır..
Tasavvufun özü haşa mürşide tapmak değil, (5/35) vesile aramaktır. Yardım, mutlak Cenab-ı Hakk’tan istenir ama vesile de aranmalıdır. “Putlara tapanlar” ile ilgili ayetleri, mürşide yönelmeyi şirk anlamı olarak değerlendirmemek gereklidir. Vesile edinmek, vesileleri ilahlaştırmak değildir. Cebrail (a.s.) aracıdır, haşa şirk aracı değildir. Hazreti Meryem’e çocuk vereceğini söyleyen Cebrail, (19/19) vesiledir, veren ve temiz eyleyip şahit olan Cenab-ı Hakk’tır. Dolayısı ile bir rehbere yönelmek, vesile aramak inançta ihtilaf söz konusu olamaz. Esasında her şey yani cansız dahi olsa (17/57) O’na yakin olmaya vesile ararlar. En büyük şirk nefsine yenik düşmek ve nefsini ilahlaştırmaktır. Esas cihad burada olmalıdır. Nefsi terbiye (5/105) şarttır. Nefis, büyüklüğünü gösterdiği andan itibaren kişi gerçekte yenilmiş olur. Çünkü o nefis her şeyi bilir, her şeyi yapar, her şeye hakimdir. Veliler de (mürşid) kendilerinden önceki velileri rehber edinmişlerdir..
Herkesi kandırırız da içimizdeki esmanın var’lığını kandıramayız, kandırdığımızı sanıp yaradılış esmamızı kapatırız, rıza-i ilahinin istediği güzellikleri eylemeliyiz ki o muhteşem esmamızı daim açık eylemeliyiz, eylemeliyiz ki yücelişimize erişmeliyiz, erişip katmanlarından güzel bir makama yerleşmeliyiz, bu belirleyecek olan iç tarikimizdir ki safiyetli düşünceden aşk-ı gönle oradan ilahi ruha sırat-ı müstakim etmeliyiz..
Hak’ikat’in yönlendiricileri size hakiki dost’turlar.
O, var’lığına vesileler edinir. Vesileler kendilerini bilen O’nun acz kul’larıdır ve onlar izzet sahibi O’nun dost’larıdır. İzzetin sahibi Allah’tır ve bundan sapmayın.HŞY