“… Ahiret senin içindedir, hesap bir an değil, an içinde değişen bir devran’dır, her anı bir hediye gibi bil ve hâlini tebdil eylemek en büyük gayen olsun.” HŞY
An bir hakikat, an da sunulan hediyeler bir puzzle parçası gibi.. Doldurdukça heybeni, her bir puzzle parçasını işledikçe gönül tahtasına o tahta dönüşüyor taht’a ve gönül taht’ına çağırıyor Sultanı’nı… Ahiret senin içinde… Hayy’atiyet… Kurulur aşk’ın divanları an be an…
“Arz’ını Arş’ a bağla” HŞY
Tüm taleplerini yüce olana bağlamak ve O’nunla istemek, Malik-ül Mülk, her şeyin sahibi olan, yaradanın verdiklerine rıza göstermek… Ve dahi verdiklerine şükrünle teşekkür etmek… An’da her mülkünden sunuyor Rabbim hediyelerini… Bu hediyeler seni uyandırmak ve dahi kendini Kendin’de tamamlayabilmek içindir. Bir söz, bir kelam, bir nutuk, bir bakış hep biri bir puzzle sana sunulan… Alıp açtıkça hediye paketini ve hediyenin asıl manasını işledikçe kalbine, şekilleniyor nefsin (taleplerin)… Hakikatin indine çekiyor yavaş yavaş… Tek bi puzzle eksik olmamalı bu ilerleyişte… O yüzden an mühim, kaçırmamalı bir tek anı, sonra nasıl tamamlanır o puzzle… Eksik puzzle parçası ile bütünün resmi ortaya çıkar mı hiç!
Tıpkı şeriat-tarikat-marifet-akikat yolculuğu gibi… An Yolculuğu..
Şer-i-at’ tinde, tüm şerlerini, hevalarını, şekillerini atıp “ben yokum Sen varsın” diyorsun. Tüm şekillerden, kalıplardan ve formlar kabuğunu çatlatıyorsun.
Tar-ikat’ tinde, hal eyleme yolculuğu başlıyor. Dıştan içe doğru… Cümle yaratılanı anlama, kendini arama ve yaratıldığının manasına varma yolculuğu… Bilmeyerek, bilmediğini idrak ederek keşfe çıkıyorsun. “Ben yokum Sen varsın” diyerek aslında ben bir şey bilmiyorum, her şey Sen de, Sen bana öğret demeye talip olma var. Işte arzını yani talebini arşa bağlama yolculuğu burada başlıyor. Bir ögreticiye tabi olarak…
Marifet’inde, hallerden hallere olan yolcuğunda kesbettiklerini iffet eyliyorsun. Ahlâklı yani tertemiz, pür saf hale gelerek geleni algılamaya, duymaya, hissetmeye başlıyor ve O’nun hazinesinden ilimler devşiriyorsun. İlim her daim seni bir adım daha Hakk’a yaklaştırıyor. Her bir adımda daha bir eksiliyor, bükülüyor ve hiçleşme vuku buluyor.
“Allah an hakikatini bahşetmiş olan ilmin sahibi malikü’l mülk’tür.” HŞY
Hak-ikat’inde, Hakk’ı ikat, yani müşahede etme… Her zerrede, her yaratılan da… Kendinde O’ndan gayrı hiç bir şey olmadığını idrak ederek… Bu noktada hizmet vuku buluyor. Hizmet, farsça kelime anlamı ile kulluk demektir. Kul olan yani İnsan olarak arz’ını arş’ a bağlamış ve O’nun devranında İnsan kulluğu ile aslî görevine nail olur ki gayrîsî hep bir seyran…
Seyran ise daim bir merkeze kenetlenerek Sen’den Sen’e… Bir elin Hakk’ta, diğer elin halkta… Bir ayağın merkezde diğer ayağın alemleri gezmekte… Pervaz eyleme… Kenetlenince Hakk’a, her bir zerreyi Rabb’inden izler, Rabb’inle alemi devran edersin. Rabb olan kaynaktan beslenip kulluğunla bir “Kanal” olursun.
Bakî olan Âşķ ile Hu…