Harîk-i kebir cân madeninde vukua gelir. Seyr-i cemal, kesb-i kemal ancak ve ancak “Aşk” ile gerçekleşir. İnsana “İnsan” olmanın verdiği şeref ve haysiyeti öğreten bir aşk ile…
Görülebilenlerin görünmeyen gerçeğini; her şeyde Hakk olduğunu ve her şeyin Hakk’a götürdüğünü idrak edebilenler… Âşıklar… O âşıklardan biri Habib Ömer Karamânî…
Habib Karamânî, Niğde yakınlarındaki Ortaköy kasabasında doğmuş, o dönemde Niğde Karaman vilâyetine bağlı olduğu için Karamânî nisbesiyle tanınmıştır.
Hayatının ilk dönemlerine dair yeterli bilgiye sahip olamadığımız Karamanî, batinî ilimlerin basamaklarını tırmanmadan evvel, zâhirî ilimler tahsiline doğduğu yerde başlar. Sultan Rükneddîn Medresesi’ne müderris olduğu bilinen Karamânî, Şerh-i Akâid kitabını okuduğu sıralarda daha çok ilim tahsil edebilmek ve mânevî feyizlere kavuşmak arzusuyla memleketinden ayrılır.
Nefis çok sayıda tuzaklar kurar. Tamamen rûhî bir disiplin işi olan manevi eğitim, peygamberlerin mirasçıları ârifler olmadan gelişi güzel elde edilemez. Bunu bilen Karamânî, Halvetiyye tarikatının pîr-i sânîsi Yahyâ-yı Şirvânî’ye intisap etmek için Şirvan’a gider. On iki sene Şirvânî’nin hizmetinde bulunup ondan hilafet alan Karamânî, dervişleriyle ilk karşılaştığında onlara, “Şeyhiniz bana bir günde mevlâmı gösterebilir mi?” diye sorunca şeyhin müridlerinden Hacı Hamza Efendi’den şiddetli bir tokat yiyerek yere düşer. Durumdan haberdar olan Yahyâ-yı Şirvânî onu huzuruna çağırıp, “Dervişler gayretli olur, aldırma” diyerek gönlünü almış ve kendisini dervişliğe kabul etmiştir. Habib o gün şeyhin kendisine, “Git şu pencerenin yanında dur. Bu gece rüyanda ne görürsen gel bize anlat” dediğini, bu söz üzerine gidip pencerenin önüne oturduğunu nakleder ve o anda şeyhte fâni olduğunu kastederek, “O geldi, biz gittik” der.
Ruh maddî algılardan uzaklaşıp batınî idrake yöneldiğinde gaybdan şehadet âlemine, karanlıktan aydınlığa geçilir. Yani, kilitli kapılar aralanınca ruh, Rabbânî bağışlara, ilâhî sırlara nail olur. Agâh olan gönül, varlığın hakikatine ilişkin bilgileri sunar.
Sülûkünü tamamladıktan sonra aldığı icâzetle memleketine dönen Molla Habib, Karaman’dan Aydın’a, Aydın’dan Rûm vilâyetine (Amasya, Sivas havalisi) oradan Ankara’ya Anadolu’nun birçok muhitini dolaşır.
Bir gönülde çiçekler açarken diğer bir gönle bahar mevsiminin gelişi fısıldanır. Daim olan Hakk’a doğru çoşkun bir akıştır. Bu fani dünya pazarında bir tutsak kelepçelerinden kurtulunca başka bir tutsağı hürriyetine kavuşturur. Habib Karamânî’nin irşadla görevlendirdiği halifeler arasında; Şeyh Davut (ö. 913/1507-1508), Şeyh Seyyüddin Ali (ö. ?), Cemal Halife (Cemaleddin İshak Karamânî, ö. 933/1526-27) ve Nakkaş Baba (ö. ?) yer alır.
Edvâr-ı Seb’a ile Nasâyihü’l-Müslîmîn adında iki önemli eseri bulunan Karamânî, Amasya’da Mehmet Paşa Cami-i Şerifi bitişiğindeki tekkede irşatla uğraşmış; kabz kelimesinin noksan olduğu H. 902 (M. 1496/97) senesinde fenadan yüz çevirerek bekaya göçmüştür.
Karaman’da Şahinşah Bey’in nişancısı Hasan Bey, Karamânî Hazretleri’nin derin ilmini şu cümleleriyle aktarır:
Şeyh Habib ile beraber bir akşam namaz kılıyorduk. Bir akrep, secde yerinden geçip safın bir tarafına gitti. Ne olduğunu bilemediğimden aklım karmakarışık oldu. Namazda huzurum kaçtı. Sonrasında yemek getirdiler. Fakat akrep sanki kafamın içini sokuyordu. Hep onu düşünüyordum. Bir türlü yemeği yiyemiyordum. Gönlümden geçirdiğim bu düşünceyi Allahu Teâla, Şeyh Habib’in kalbine ilhâm edince bana; “O zavallı akrep bizim yanımıza geldi. Peygamber Efendimizin; ‘İki karayı (yılan ve akrebi) gördüğünüzde öldürünüz!’ hadîs-i şerîfine uyarak, onu namazda iken öldürdük. Gönlünüzü meşgul etmesin.” dedi. Böylece zihnimdeki endişe ortadan kalkmış oldu. Benim adetlerimden olduğu için, gönlümden geçirerek; “Eğer yemek helâl ise Bismillâh” diyerek yemeğe başladım. Bunun üzerine Şeyh Habib; “Helâldir, şüphen olmasın!” dedi.
Âlemler içinde aşka yabancı bir zerre bile yoktur. Nefse galebe çalmak için en kestirme yol aşk yoludur.
Abdurrahman Câmî, Evliya Menkıbeleri, Çev. Lâmiî Çelebi, Pinhan Yayıncılık, İstanbul 2011.
OLCAY, Osman Fevzi, Amasya Şehri, Kültür Yayınları, Amasya 2010.
ŞAHİN, Kâmil, Habib Karamânî, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 14, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1994.