Gözyaşının terminolojik anlamı bazı etkilerin tetiklemesiyle gözümüzden akan yaş, su, tuzlu sıvıdır. Bu etkilerin başında üzüntü, sevinç, heyecan gibi halleri sıralayabiliriz. Bu hallerle dünyevi yaşantımızda çok karşılaşır ve ekseriyetinde tuzlu sıvımız akar gözümüzden… Peki gözyaşı tatlı olur mu? Olur elbet… Tuzlu su yüzeydedir ama tatlı su derinlerde… Ruhun derinliklerinden muhabbet ve aşk ile yanlız Sevgili için çıkar o tatlı su… Tatlı suya ulaşmak ise zordur hemen açmaz kendini…
Gözyaşı rahmettir. Gözyaşı inci tanesi gibidir. Kevser Denizin en derinlerinde saklıdır. Zor ulaşılması kıymetini gösterir. O’nun için akan her gözyaşı O’nun rahmetidir. Sana ân’da akan rahmettir. O rahmet yağmurunda yıkanmak ile arınır insan pasından, kirinden, günahından… O rahmet seni içten içe ne güzel temiz eyler. O rahmet seni ne güzel yakîn eyler. Yeşil yeşil akar içten içe… Aşkından, muhabbetinden alevlenince ciğerin ağından boşalır rahmet… Yakarışından… Rabbin ân’da yakarışına mukabele edişidir gözyaşı… Bil ki aşkına, muhabbetine karşılık verdi. Rabbin nimetlerine şükrün en güzeli gözyaşıdır. Onun sunduğu sonsuz nimetlerinin şükrünü hiç bir zaman layıkıyla yapamayacak olmanın acziyeti ile akıtılan gözyaşındadır asıl şükrün manası… Bükülüşunden gelir gözyaşı… O ne güzel inci tanesidir ki Rabbin karşısına çıktığında O’nun için sunacağımız kıymetli bir hediyedir. Çünkü başka hiç bir şeyimiz yoktur. Her şey O’nun ve O’ndandır. Hoş, gözyaşının akması da O’ndandır ya, o ne güzel lütuf sahibidir. Peki ya gözyaşının şükrü var mıdır? Ya da nasıl olmalıdır?
Gözyaşının şükrü: Şehidliktir. Kurbiyettir.
“Mürşid nazarında gözyaşınız olsun.HŞY” Yani öylesine kendinden geç ki öylesine hiç ol ki “Mürşidim, Rabbim” de, başka bir şey deme. Mürşidin Varlığını düşününce akan sular dursun, sen kendini unut, unutacak kadar aşk, muhabbet besle ki o muhabbetten gözyaşın aksın. Aşkın ateşi öylesine yaksın ki ciğerlerini, püryan olsun. O Varlığından sana gözyaşını sunsun. Tatlı suyunda öylesine yıkan ki artık senden görünen O olsun. Mürşidin nazarından öylesine gözyaşınla Rabbinin gönlüne işle ki onun nazarında gözyaşın olsun. “Peygamber nazarında gözyaşınız olsun”un hükmü manası…
Peygamber nazarında gözyaşı olan kızı, kevser denizi Fatıma, can pareleri Hasan, Hüseyin… Yareni Hz. Ali… Torunu Hz. Zeynep…
Fatıma, “Babam” derdi de başka bir şey demezdi. Koymazdı yanına hiç bir şeyi… Babası Tek’ti onun için… Yatardı, kalkardı “Babam” derdi. O, babasının annesiydi. Peygamber Varlığının göz bebeğiydi. Peygamberin içinin taa içiydi. Canının içinin de içi… En derinindeki inci tanesiydi. Peygamberin gözyaşıydı.
Hasan ve Hüseyin, Peygamberin can pareleri, şehidler şahı… Aşkın şehitleri… Varlık denizinin bekçileri… Şehadetin efendileri… Biri zehirlendi, diğeri kılıçtan geçirildi. Kurbiyetin hakikati onlardan işledi. Hakk-Batıl mücadelesinde kendinden Varlık için geçişin timsaliydiler. Peygamberin gözyaşıydılar.
Ya Zeynep… Peygamberin torunu… Dirayet ve metanetin timsali, cesarette babasının yareni… Hakk için nasıl da boyun eymedi Yezid’e… Sevdiği abileri şehid olurken ciğerleri diri diri sökülürken yerinden, vazifesi için dirayetini sergiledi, sabretti. Hakk’ı Batıl’a haykırdı. Zülm ile cenkte bayrağı o devraldı. Gözyaşını akıta akıta ehl-i beyti Mustafa’ya sahip çıktı. Ehli Beyti Mustafa’nin Varlığını konuştu. Onu hiç kimse susturamadı. Gözyaşından yani dedesinden, annesinden, babasından güç aldı ve o gözyaşı oldu.
Bugün Peygamber ailesine, ehlibeytine muhabbet besleyenler, Hz. Ali’nin, Hz. Fatıma’nın, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn’in, Hz. Zeynep’in ismini andığında gözünden bir nebze gözyaşı akıyorsa işte bilsin ki Peygamber ağlıyordur. Peygamberin gözyaşı ân’da senden akıyordur.
Akan gözyaşı kurbiyetedir. Öyleyse gözyaşının şükrü kurbiyettir. Şehitliktir….
Nasıl olacağım der isen Hakk’a sor, O bilir ve sana cevabını elbet bir gün verir.
Edeb-i aşk ile… Muhabbetle kalınız🥀