Hayatta insanların farklı yaşam tarzı olduğu bir gerçektir. Kimisi daha sade yaşamayı seçerken, bazı kimseler de daha gösterişli yaşamayı tercih eder. Çoğu kez bazı insanlar kendilerini kanıtlamak için gösteriş peşinde koşuyor. Yaptığı her şeyini beğendirmek için, her davranışını sevdirmek için, her konuştuğunu onaylatırmak için gösteriş yolunu seçiyor, daha doğrusu olduğundan başka türlü görünmek için çaba veriyor. Bir gösteriş merakı sarmış insanı, hatta bir gösteriş yarışı almış başını gidiyor.
Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te gösteriş, “kendini beğendirmek, karşısındakini etki altında bırakmak için olduğundan başka türlü görünme, göz boyama “ olarak ifade edilmiştir.
Kendisini en akıllı, herşeyi bildiğini, herşeye çare bulabileceğini, her derde derman olabileceğini, her sorunun çözümü onda olduğunu zanneden insan, gösteriş ve yapmacık davranışlarıyla beğenilmesini ve alkışlanmasını bekler. Başkasının yaptıklarını da kabul etmeyerek, kendisinin yapmış gibi gösterme çabası bir gösterişin kanıtıdır. Her çeşit vesileyle bütün dikkatleri kendisine çevirmeyi ve bir kurtuluş kahramanı olarak takdir edilmeyi her zaman bekler. Maalesef zayıflığıyla gösteriş yaptığının farkında değil.
Rus roman yazarı Fyodor Dostoyevski gösterişle ilgili şöyle demiştir: “Herkes zayıflığıyla gösteriş yapar “
Gösterişin, ben merkezli, örtülü kibri açığa çıkardığını bilmelidir insan. Çoğu kez bu gösteriş bazı insanlar tarafından beğenilir hale gelebilir. İnsan, yapılanları, söylenenleri, hal ve hareketleri kendi değerleri süzgeçinden geçirmeden nasıl da çabuk inanabiliyor ?
Hayret doğrusu!
Hayatın her alanında gittikçe gösterişin hakim olduğuna şahit olunmuyor mu?
Düğünler, ziyafetler, davetler bir gösteriş yarışına dönüşmüyor mu?
Peki, kim kime gösteriş yapmak ister?
İnsan’da bir gösteriş tutkusu vardır. Başkalarının söyledikleri övgü dolu sözleri , sahip olduğunu zannettiği şeylerle gösteriş yapmayı ve bunlarla üstünlük elde etmeyi önemli bulur. Üstünlüğü da kendi ellerinde olduğunu düşünür. Bununla kendini beğenilme arzusuna girerek gösteriş tutkunluğuna yakalanır. Her şeyini de ” başkaları desinler ” diye yapmaya başlar. Bu ruh haliyle kendisini bir makam ve mevki sahibi olmak için elinden ne gelebilirse yapmaktan çekinmez bile.
Alman edebiyatçı Johann Wolfgang Von Goethe: “İnsanlığa gösteriş yapmaya çalışan süslü nutuklar, güzün kuru yapraklarını hışırdatan rüzgar gibi tatsızdır.”.
Her konuda gösterişi seven insanlar her zaman başkalarına üstünlük kurma çabası içinde oluyor. Her yerde her ortamda kendisinin baş yerde, ön sırada olması gerektiğini bir hak olarak kabul ediyor. Kendisine karşı ilgi gösterilmesini bekliyor.
Gösteriş yapmak kime ne kazandırır ?
Elindeki varlığı ve imkanları ile başkalarına karşı gösteriş yapmanın ne anlamı var ki… Bilgisi , görgüsü ve ahlakı ile ön planda olması gereken insan, günümüzde dış görünüşü ile parası ile makamı ile kendini gösterir olmuş. Bütün bunların geçici olduğunu hatta kaybetme imkanı olduğunu düşünmeyen insan ne kadar yanlış olduğunu elbette ki bir gün anlamış olacak.
Zamanın verdiği imkanları kulanarak gösterişin kendisine kazanç sağlayacağını bekleyen insan bir zaman sonra nekadar aldandığını ve bir gösteriş hastalığına tutulduğunu farkına varmış olacak. Bu hevesin kendisini nereye sürüklediğini elbette bir gün anlayacak.
Gösterişin kime ne faydası olur ki ?
Düşüncesi, fikri ve ilmi yönden yoksun olanlar, farklı şeyleri öne sürerek bunlara sahipmiş gibi göşteriş sevdasına düşen insanların durumu çok acayiptir. Aslında gösterişle çoğu insan gerçek kişiliğini gizlemeye çalışıyor.
Ne hazindir ki okumadan, sorgulamadan, düşünmeden, özüne bilgi ve değer katmadan insanların gösterişe inanmalarını ve alkışlamalarını anlamak zordur.
Her zaman, her yerde gösterişle kendisini kanıtlamak çabasında kıvranan insanlar başkalarının başarısını, mücadelesini görmezden gelerek hazımsızlık göstermekle iftira atmaktan, yok saymaktan da çekinmez.
Başkalarını aldatmak, korkutmak, boş vaatlerde bulunmak ya da kendini beğendirmek için insanın yaptığı aldatıcı ve düzmece davranışlara şahit olunur. Gösterişi seven insanlar yapmacık hareketlerle başkalarını iterek öne çıkmayı isteyen kişiliğe sahiptir. Her zaman ve her yerde var oluşu, kendini ileri sürme, bilmişlik taslama, gösteriş içerisine girip hep gündemde olmak ve kendisinden bahsedilmesini ister.
Gösterişi, bir de şöhret olma sevgisi takip ederse …
Almış insanları bir şöhret olma sevdası…
Aynı sözlükte şöhret “ Her yerde herkesçe tanınma, meşhurluk, ün, şan, nam” olarak açıklanmıştır.
Şöhret hakkında Hz. Mevlana: “Şöhret afettir; şöhret peşinde koşmak iyi tanınmak için uğraşmak insanlığa yakışmaz. Eğer sen hakikati aşk incisini arıyorsan görünüşten kurtulman denize dalman derinliklere inmen gerek ! Yoksa şöhret, gösteriş deniz kıyısına düşen köpüktür!”
Şöhreti bir ünvan olarak kabul edildiğinde buna sahip olmak için mutlaka farklı alanlarda başarılara imza atmak gerekirken, şöhretin gittikçe ucuzladığına şahit olunmaktadır. Şöhret olma merakının az çok herkesi belki de imkanları dahilinde takip ettiği bir gerçektir. Aslında şöhret bir şeye yenik düşmektir.
İngiliz filozof Francis Bacon: “Şöhret bir nehire benzer, hafif ve şişirilmiş şeyleri üstünde taşır, ağır ve katı olanları batırır”.
İnsan, egosuna yenik düşmekten ne zaman kurtulabilecek?
İngiliz tarihçisi Thomas Fuller: “Şöhret, her şeyi olduğundan büyük gösterir”.
Fransız yazar Honore de Balzac: “Şöhret , uzaktan güneş gibi parlak ve ısıtıcıdır; yaklaştınız mı bir dağ tepesi kadar soğuktur”.
Şöhret insanın yaşam gayesi olmamalı…
Türk hukukçu ve siyaset adamı Ali Fuat Başgil :” İnsan için mevki, servet ve şöhret gaye değildir. Gaye olan saadettir. Saadetin şartı ise insanın kendi içi ile uyumlu yaşamasıdır”.
Şöhreti yakalamak için elinden gelen her şeyi yapmaktan çekinmeyen insan, kendini göstermek, dikkat ve ilgiyi üzerine çekmek gibi davranışlar sergilemekten çekinmez. Şöhreti kolay yönden kazanmak isteyenler, kaybettiklerinde nasıl bir duruma düştüğü çoğu kez hallerinden anlaşıldığı görülmektedir. Şöhret meraklıları her şeyin toz pembe olacağını beklerken, şöhretin acı sonunu ve bedelin ağır olacağını aklının ucundan bile geçirmiyor.
Ya şöhret bittiğinde ! Nekadar perişan olduklarını duymuyor mu insan.
Hiç düşündük mü, neden bazı insanlar gösteriş ve şöhret peşinde çok hırslıdırlar ?
Şöhretin zirvesine çıkan Türk sinema sanaatçısı Türkan Şoray : “ İstediğiniz kadar şan, şöhret, mal, mülk, hiçbir şey önemli değil hayatta. Onlar hiç bir zaman insana mutluluk ve huzuru getirmiyor” diyor.
İnsan için gaye olan ne gösteriş ne de şöhret !
Gaye olan saadettir.
Saadetli bir yaşam dileği ile…
İnsan için gaye olan ne gösteriş ne de şöhret !
Gaye olan saadettir.