Gözleri açık O’nun kulları gecenin içinde, gece gündüze dönerken ve gündüz geceye karışırken Rablerini anarlar..
ve
O’nun ilminden sır bağışladığı kulları gecenin gündüze döndüğü vakitlerde O’nu anarlar ve dualarını yalnızca O’na ederler..
Gaflet içerisinde manevi yolculuk olamaz. Gözler öyle açık olmalı ki gönül gözüyle bakış oluşmalı..
Acaba bu sözleri şimdiye kadar duymuş muyduk?
Hiç bizlere anlatan olmuş muydu?Sanmıyorum!..
Çünkü söylenseydi, anlatılsaydı ameli hâl üzerine olurduk. Bizlere sadece gece tesbihatı nakledildi. Hatta teheccüd namazı bile olmadı. Halen bir çok kişiler eski yanlış anlayış üzerine kör yol almaktadırlar. Sözüm ona biat alıp kurtuldular ya veya biat aldıkları için şeyh efendi onları kurtaracak ya!!.
Biad verip sözde derviş/mümin oldu ya..
Bu kadar mı kolay?
Ne kadar yanlış düşünceler. İşte bu gün biz hakikatin zuhur etmesiyle var’lığın kıymetini sizin içinize yani idrakın güçlenmesi için aklınızla düşüncenizi bütünleştirip güçlü bir irade ile gönlünüze yolculuk etmenizi sağlamaya, doğrusu yönlendirmeye çalışıyoruz. İnanın bunu biz yapmıyoruz, varlığın hakikati vücud bulmasıyla bir uyarıyla sizi Kendinize, asla değildir kendimize, sizi sizin Kendi iç varlığınıza yönlendirmeye yöneltiyoruz..
İbadette üç vaktin değeri “o gözleri açık O’nun kulları” nasıl da andıkları vurgulanıyor..
O’, ilminden sır bağışlıyor.
Kime?..
Sabah namazına kalkanlara.
Demekki sadece gece zikri istemiyor Rabbim. Gecenin içinde teheccüd namazı, gecenin gündüze döndüğü sabah namazı, gündüzün geceye döndüğü akşam namazını mutlak istiyor Rabbim..
Bununla da yetinmemizi istemiyor. Daha ne istiyor Rabbim, O’ Hakk ki Kendi için değil bizim için, başka türlü gıdalanmamız için esas rıza-i ilahiye gıdanın damarını bulmamızı diliyor..
İşte bu vakitler ne güzel manevi gıda alınacak an’lardır..
Malümunuz üzere Veles’li (Köprülü) büyük dedemiz Halvetî İsmail babanın kayınpederi vardı. Sadi mürşidi Sükûti Mürteze baba. Bu zatı muhterem kendi kendine konuşurken torunu Ahmet baba duymuş..ne diyormuş; “ne istiyorsun kaymaklı fasulye, vermeyeceğim sana” deyip nefsini yeniyormuş..
İşte bağlantılı olarak yine Rabbim ne istiyor bizim için, akşamları az aş almamızı, midemizi doldurmamamızı diliyor..
Bir konu daha var ki o da şudur, düşünce!!..
O kadar önemli ki her Hakk kelâmı ilm-i hakikatte mutlaka vurgulanıyor. Etrafta hiç duymadığınız bir ilm-i ledün hakikat sözü..
”O’ sizin düşüncenizdedir”..
Fakat hep bize Allah gönlümüzde olduğu vurgulandı. Halbuki O’ düşüncemizdeymiş, amenna saddakna..
Çünkü düşüncemizde olmayan gönlümüzde olabilir mi?
Olamaz tabiki..
Peki, düşüncemiz pak olmazsa gönlümüz güzelleşir mi?
Hayır..
İşte O’, pak düşüncemizden gönül sarayına yerleşir..
Sabah düşünme, akşama düşünme, sonra zahiri gıdayı düşün, akabinde O’nunla beraberim, de..
İşte o zaman O’da sana “yalancı” der..
Kimi kandırıyorsun, haşa O’nu mu? Hayır..
Kendi ruhunu kandırıyor, içini kapatıyorsun, nefsini sevindiriyorsun..
Bu çok kısaca ilmi hakikatten size uyarı ve yönlendirme..
Biz dost ve Hakk kulun vazifesi bu, sizi zorlama katiyetle değil..
Ne deniyor Kaf suresi 45. ayette;
“Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine zorlayıcı değilsin” diye Rabbim o güzel Habibini uyarıyor.
Ey canlar, bizim de vazifemiz işte bu kadardır, gerisi sizin anlayışınıza kalmış ol’sun..
Ne kelâm eyliyoruz;
Kalbine adını ihlas ile kazımadıkça, geceleri O’nunla bütünleşip uykusuz geçirmedikçe, geceni gündüzüne, gündüzünü gecene bağlamadıkça yalancı sevdalara aldanır, bahar çiçeklerinin kokusunu da ancak hayalinde görürsün. Oysa ne teveccühtür, O’nun seni sevmesi. Ama ne var ki nisyan ile kayıtlı insan manevi bir lütfun kıymetini ancak kaybedince anlarmış ve sonra gider kervan, kalırsın dağlar başında. Bir başına zahiri geçici sevdaların içinde. Acaba bir gün yine bana gülümser mi, diye beklersin..
İşte en büyük acı budur..
Nedir ki yaşadığın zahir acı bunun yanında..
Düşünce olarak nerelerdesin.. Kendinde mi yoksa Sen’de mi?
Nefsinde mi yoksa aşkı muhabette misin? Kendinde olanın muhabbeti an’sızın tek bir düşünce ile sönüverir, o muhabbete heyecanını, özlemini, hasretini, yanmayı ve gözyaşını koymalısın. Geceleri fırsat bilip sükûtta huzuru aramalı ve O’nun nefesini içimize çekip can’lanmalısın, yaşamın içinde hayy’at, ruhî canlılık bulmalısın..
Hâle döken için, her çeşit acıya merhem olan devası da gelir, o vakit ne gelirse Sen’den hoş dersin ve muhabbet sahibinin elinden acı ceviz dahi yesen tatlı gelir. Biz isteyelim yeter ki O’ kolay eyler, bilesin..
Devrimizde Cenab-ı Hakk Azimüşan hazretlerinin temel aldığı bir değer vardır..
ACZİYET..
Şifre; Samimiyet-Acziyet..
Sizden size niyazımız, Aşk-ı muhabbetler..HŞY