Kimi zaman bir üzüntü giryanının içine dah oluverir insan.
Gökyüzü, yeryüzü daim karanlık; acı ve sıkıntı içindedir.
Nedenini bilir lakin bir türlü dile getiremez insan.
Belki de dile getirmek istemez, gerçeği kabullenmek zor gelir. Lakin yaşanan her ne ise ân kadar gerçektir. Gerçekliğin ötesinde sır içinde sırdır. Kabulleniş ve reddediş arasında gidip gelen insan, nedenini bilmediği bir sessizliğe bürünür aniden. Nazargâh-ı ilahi dahi bu suskunluğa cevap vermez. Lakin bilir yaşanılan sıkıntıyı, hisseder ve gökyüzü bile ağlar hâline. Cemâlin üzüntüsü, gökyüzünü dahi yasa boğarak güneş açmasına izin vermeden karanlığa hapsediverir. Adeta yaşadığı acıyı ifşa edercesine kükrer, öylesi büyük bir haykırış ki bu yürek dayanmaz.
Düşünür cân…
Bir yârinin mahzun sureti gelir aklına, bir neşe ve sevinç içindeki cemâli… Bir gün, bir gün, bir gün… İşte böyle bir günler sarıverir birden aklını, ne devamı gelir cümlelerin ne bitmek bilir yarım kalmış cümleleri…
İşte böylesi bir günde cemâlin nazarı mahzun, cânın gönlü bitâb. Bir haber ki şükür içinde şükür edesi Hakk’a. Bir sessizlik ki çığlık çığlığa. Aklın fikri rahat vermez gönül âlemine. Bilinenin aksine inat içinde kıvranır gönül. Anlamak mı istemez yoksa gönle mukayet mi olamaz kişi bilinmez lakin aklın fikrine kanaat etmek gerek. Deli gönlün bitâb hâli dokunur sevgiliye, dokunmanın ötesinde can yakar. Hiç sevdiğinin cânı yansın ister mi gönül?
Her şeyin O’nunla güzel olduğunun idrakıdır bu gün. Yağmurun dahi güzelliğini O’nun nazarında gizlediğinin idrakıdır bu gün. Gökyüzü cemâlinin neşesiyle aydınlık; yeryüzü gönlünün sevdasıyla şen. Gökyüzü cemâlinin solgunluğuna kızgın; yeryüzü nazarının mahzunluğundan şikayetçi.
Bir acı ki sarar benliğimi…
Gökyüzü aydınlığın içinde karanlık bu gün. Bir şimşek ki sanırsın gündüz, ardından bir karanlık ki ömre bedel. Büyük bir gök gürültüsü… Ey sevgili cânanım, gökyüzü dahi nazarının mahzunluğuna ağlar bu gün.
Bunca debeleniş boşa ey cân, haberlerin en güzeli seninle oluverirken hâline şükrün yerini hiç bir şeye değişme. Deli günlün bu serseri hâlini sakinliğe terk etmek gerek. Varlığın içinde gizli olan yokluğa inat bu günkü varlığına şükretmek gerek. Nazarının güzelliği gönül âlemine doğru akarken huşu içinde Hakk’a daim şükür ile meşgul olmak gerek. Sonu gelmek bilmeyen şükürler zincirinden bir kolye yapıp o güzel yârin boynuna asmak gerek. Güzelliğinin ifşasını şükürlerle donatmak gerek.
Vârlığına şükür,
Gönlümü saran âşkına şükür,
Sevdasının hakikatine şükür,
O’nun güzel gönlüne şükür,