Denizleri arayan nehirlerin, kendi yollarını kendilerinin açma öyküsü gibi, hayat da insanın ölümlü dünyada ölümsüz dünyayı yakalama öyküsüdür. Her hayat bir öyküdür, her öykü de bir hayattır. Bütün boyutlarıyla sanat, hayatın öyküsünü yakalama ustalığıdır. Sanatçı, ölümlü dünya ile ölümsüz dünya arasındaki perdeleri aralamada gösterdiği başarı ölçüsünde adını ölümsüzleştirir.
Anadolu”da adını ölümsüzleştiren sanat ustalarının başında Mevlana gelir. Onun altı kitaptan oluşan Mesnevi”si, bulanmadan akan nehirlerin denizi aradığı gibi, sürekli güzelliği, iyiliği ve doğruluğu aradığı için, bütün dünyada güzelliğin, iyiliğin ve doğruluğun, elden ele dolaşan ana kaynaklarından biri olmuştur. Çünkü Mesnevi kendinden önceki bütün bilgi ve hikmet birikimini büyük bir ustalıkla yansıtır. Mesnevi’nin dizelerinde herkes kendi öyküsünü bulur.
Mevlana Mesnevi’de, İbn Haldun da Mukaddime’de İslam’ın ana kaynaklarına dayanırlar. Onlar bütün ömürlerini doğruyu aramaya ve doğru düşünmeye adadıkları için, doğrunun gören gözü, düşünen aklı, yazan kalemi ve konuşan dili olmuşlardır. Mesnevi insanın iç, Mukaddime de dış dünyasını aydınlatmanın yollarını gösterir. Her ikisi için iç ve dış dünya birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
Hayatı bütün boyutlarıyla zenginleştirenler, Mesnevi ile Mukaddime’nin simgelediği görünen ve görünmeyen dünyalar arasındaki uyum ve düzenin öyküsünü yakalayanlardır. O öykü bütün bir insanlığın öyküsüdür. O öyküde, toplumların bütün birikimi, her boyutuyla yansır. Mesnevi ve Mukaddime bütün insanlığa tutulmuş bir aynadır. Onlar tek tek kişilerle birlikte toplumun da geleceğini aydınlatırlar.
Mesnevi ve Mukaddime Anadolu insanını yeniden bütün dünyaya taşıyacak ana kaynaklardır. Bilgeleri, düşünürleri olmayan bir toplum hem iç, hem de dış dünyanın öyküsünü yakalayamaz. Çünkü öyküsü olmayan toplumların geçmişleri olmadığı gibi, gelecekleri de olmaz. Bu bağlamda en zengin öyküsü olanlar, kendilerini aynı anne ve aynı babanın çocukları olarak görenlerdir.
İç dünyayı öyküye dönüşen hayat, dış dünyayı da eyleme dönüşen zenginlik güzelleştirir. Öyküye dönüşmeyen hayat insanı, eyleme dönüşmeyen zenginlik de toplumu çoraklaştırır.
Öyküsüzlük insanın, eylemsizlik toplumun yoksullaşmasına yol açar. Bu yüzden, Anadolu insanının kültüründe yoksulluk yerilirken, yoksullar gibi yaşamak özendirilir.
Mesnevi ve Mukaddime hayatın içinde hayatı zenginleştiren nehirler gibi, geçmişten geleceğe doğru akarlar. Onların açtığı yoldan gidenler, hayatın hiçbir alanında yoksulluğa düşmezler.
İnsanın öyküsü, görünen ve görünmeyen dünyaları arasındaki uyum ve düzende gizlidir.
Mutluluk hayatın öyküsünü yakalamaktır.
Öyküsü olmayanın ülküsü olmaz.