Türkiye’ye referandum öncesi ve sonrası bir çok eleştiri yapan AB söz konusu Fransa olunca sesi çıkmıyor.
Türkiye’deki seçimlere gölge düşürmek için neler yapmadılar ki!
OHAL var, seçimler demokratik değilmiş!
Sistemdeki Cumhurbaşkanına verilen yetkiler AB’yi tedirgin ediyormuş!
OHAL sırasında seçim propagandası adilane yapılamazmış.
Baskı varmış, fikirler özgürce savunulamazmış!
Lakin Türkiye’de hiç de öyle olmadı.
OHAL hiç bir şekilde seçimleri etkilemedi.
Herkes özgürce oyunu kullandı ve tercihini belli etti.
Zaten oyların birbirine yakın olması da bunun böyle olduğunu rahatlıkla herkese gösterdi.
Gelelim Fransa’ya..
Fransa’da aylardan beri OHAL ilan edilmiş vaziyette..
Milletin üzerinde görünmeyen bir baskı var.
Buna rağmen OHAL sırasında seçim yapıldı.
Ama AB’den tek ses çıkmadı.
Tek eleştiri yükselmedi.
Fransa’nın OHAL’i çok mu AB ilkelerine uygundu.
Seçimler bu durumdan etkilenmedi mi?
Böylesi iki yüzlülük doğrusu görülmedi!
Ama bir gerçek var ortada.
AB açık ve nettir ki bir Hıristiyan Birliğidir!
Dolayısıyla mevzu bahis Hıristiyan ülke olunca antidemokratik ve hukuka aykırı tutumlarda olsa çok demokratik ve laik!
Ama söz konusu Türkiye gibi müslüman bir ülkeyse, ne olursa olsun her şekilde demokratik uygulamalar dahi anti demokratik, antilaik ve barbarca!
Nerede kaldı AB’nin adaleti ve güvenilirliği!
Biz artık elbette AB’den bunları beklemiyoruz da amacımız tespit edip dünyaya duyurmak!
Osmanlı’ya en ağır eleştiri yapanlar dönüp bir kez olsun Osmanlı’nın kılı dahi olamayan AB’nin insanlık dışı hallerini ifşa etmezler, eleştirmezler.
Tarih boyunca şöyle bir araştıralım.
Göreceğiz ki Batılı devletler ne adaleti getirmiştir Dünya’ya ne de huzur ve barışı..
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı hep onların aç gözlülüğü ve sömürgeci anlayışlarından çıkmıştır.
Hep yıkımlar ve kaosların altından onlar çıkmıştır.
Kendi halklarına dahi zulmetmiş bir zihniyetten gelecek 1000 yılda güzel bir şey beklemek hayaldir.
Öyle bir zulm içindeydiler ki Osmanlı Doğu Avrupa’daki topraklara ayak bastığında Hıristiyan tebaa bayramla karşıladı.
Hepimizin bildiği bir söz vardır:
” Kadinal küllahını görmektense Osmanlı sarığını görmeyi yeğleriz.”
Işte Osmanlı böyle kucaklayıcı ve bütünleştirici huzur getiren bir devletti.
Biz bugün geçmişimizden demokratikleşme ilkelerini almalı ve bugün o doğrultuda uyarlayarak geliştirmeler yapmalıyız.
Avrupa’nın ne kadar demokratik olduğu Fransa’nın son seçimlerinde de görülüyor.
Faşist partiler, ırkçı söylemler popüler hale geliyor.
Ağızlarında nefret akan yönetimlerden siz huzur ve barış bekleyebilir misiniz?
Böyle bir Avrupa’nın oluşturduğu birlik hiç bir şekilde umut vaad etmiyor.
Dolayısıyla bırakalım artık Avrupa’yı kendimize model almayı artık biz model haline dönüşelim.
Avrupa yeniden Orta Çağ’a dönüş yolundayken biz bu dönemde yükselişimizi aydınlanma yönünde yapalım.
Bu kapsamda en belirleyici faktör eğitim, ilim ve kültürel yükseliş ve kalitelileşmedir.
Geliştirilmesi gereken alanlar bu alanlardır.
Müslümanlığın tek güçlü kalesi olan Türkiye yükselirse ve medeniyet beşiği haline gelirse o zaman İslam Dünyası yükselecektir.
İşte bu yükseliş Dünya’ya huzuru da, demokrasiyi de, barışı da, asıl laikliği de, özgürlüğü de ve insan haklarının eşitlikçi uygulanışını da getirecektir.
Cenab-ı Hakk bu kudreti bu milletin damarlarına ilmek ilmek nakşetmiştir.
Yeter ki biz aslımızdan kopmayıp hep adalet üzerine olalım.
Yeter ki biz Türk-İslam çizgisinden zerre şaşmayalım.
O zaman yolumuz açık ve Her Şey Yolunda olur…