Müslüman coğrafyasının yıllardır sürekli fitne ve nifak tohumları ile karşı karşıya kaldığı aşikar.
Sürekli bir mücadele halindeyiz. Batı nifak tohumu ekme, biz de o tohumları çürütme peşindeyiz.
Bu tohumların yeşerdiği zamanlar oldu elbet. Gerek Orta Doğu da gerekse Türkiye içinde iç karışıklıklar, zor dönemler yaşadık.
Bir dönem uyuşmuş gibi her bir şeyde tutuşup birbirimize düşebiliyorduk.
70’ler, 90’lar bir çok örnek verilebilir: Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağ-Sol, Muhafazakar- Kemalist mücadelelerinin her biri bizden neler götürdü neler…
Orta Doğu’da ise esen milliyetçi rüzgarı, ulus-devlet mücadeleleri, mezhep savaşları, terör örgütleri derken Müslümanlardan oluk oluk kan aktı.
Hep bunlar nifak tohumlarının yeşertilmesi ve buna karşı Müslümanların panzehirden uzaklaşmaları sebep oluyordu.
Peki panzehir neydi?
Mevlana’nın vuslata kavuştuğu günlerin yıldönümünün anıldığı bu ayda sürekli vurgu yapılan şey Mevlana’nın sözlerindeki birlik, beraberlik, sevgi, muhabbet, aşk bütünlük, kardeşlik oluyor.
Mevlana, Yunus Emre, Aşık Yunus, Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayramı Veli, Yiğitbaşı Veli, Pir Seyyid Yahya Şirvani, Akşemseddin gibi evliyalullahın sürekli vurgu yaptığı hep aynı nokta..
Büyük kaşiflerin keşfettiği en büyük sır…
Aşk, cemal, sevgi, birlik ve teklik…
Peygamber Efendimizin bize bıraktığı miras… Hatırlayalım o rahmet Peygamberi ki köleler kırbaçlanırken aynı acıyı sırtında ve kalbinde yaşamış, kız evlatların gömülmesine karşı çıkarak sevgisiyle kız çocukları kuşatmış, yoksula, mazluma göğüs germiş, acıları acısı, sevinçleri sevinci olmuş.
Evliyalullah da işte bu mirası dünyaya yayma vazifesi edinmişler, doğrusu bu vazifeyle üstlenilmiş bir şekilde bu aleme gönderilmişler.
O’nun tekliğinin simgeleri olmuşlar.
Her biri farklı dille, farklı kelimelerle tek bir şeyi anlatmışlar.
Kucaklamışlar, bütünleşmişler, birleşmişler ve yol göstermişler!
Manevi varlıkları ile insanlığa ışık olmuşlar. Onun kıymet ışığıyla dünyayı ısıtmışlar. Tabiki bu durum sadece geçmişte yaşamamıştır. An’da yaşanmaktadır.
O’nun dostları aracılığıyla O’nun varlığı ve hakikatinin nefesi her an insanlığa hayat olmaktadır.
Önemli olan bunun farkında ve idrakinde olabilmektir. Farkındalık gaflet perdelerinin kalkmasında ve sıkıntıların aşılmasında büyük önem arz eder.
Eğer ki bunun farkında olarak fitne ve nifaka karşı panzehirin O’nun hakikati olduğunu anlayabilirsek idrak edebilirsek işte o zaman fitne tohumlar yeşermez.
Onun yerine evliyalullahın gönüller ektiği sevgi tohumu yeşerir ki uyanan her bir gönül insanlığa bir ışıktır.
Uyanan gönüllerin yapacağı her bir hizmet İslam birliğini inşa edecektir.
Osmanlı’nın kuruluş dönemi ve sonrasında bunu çok net görmekteyiz. Uyanan gönüller dört bucağa hizmete dücar olarak sevgiye ve muhabbete aç gönüllere O’nun aşkını sunmuş ve İslamiyet böyle yayılmıştır.
Şimdi tek yapmamız gereken hakiki olan Evliyalullahın bulmak, bulmakla da kalmayıp kelamlarına can kulağımızı açmaktır.
Dinlemek ve görmek bundan dolayı çok önemlidir. Kulağı ve gözü bir eylediğimiz an’da idrak gelişir ve o idrak nice yollar kat etmemizi sağlar.
Yeter ki biz panzehirin ne olduğunu bilelim ve onun peşinden zerre ayrılmayalım.
Bu meyanda Mevlana’nın vuslata eriş yıldönümünü muhabbetle yâd ediyor ve Allah’ın ışığını gönüllere akıtan an’daki dostlarından her an demlenebilmeyi ve amenü olabilmek cümlemize nasip ola inşallah..