Tarik, yol demektir.
Fatiha suresinde, Allah’a niyaz ederken ‘bizi dosdoğru yola ilet’ deriz.
Fatiha başlangıç anlamındadır.
Öyleyse tarik eylemeyle başlamalı kul.
O’nun hakikatine doğru tarik eylemek…
Ucu bucağı olmayan yolda daim yürüyüşte olmak kolay değildir.
Türlü türlü engeller, zorluklar çıkar. Çünkü bu yolculuk kişinin kendini bilme, kendi hakikatine erme yolculuğudur.
Ateş vardır ve küllerinden yeniden doğuşla hiçlikte Varlığı bulmak vardır.
Durmaksızın bir kor ile aşk ateşinde kavrulmak vardır.
Bu yolda Büyük Cihad vardır.
Her namazımızda, kıldığımız her rekatta, durmadan Fatiha süresini okuruz ve yola talip olduğumuzu dile getiririz de bu yolda Sultan’ın sana yardımcı gönderebilecek olmasını neden kabul etmez dururuz?
Bir de üstüne tasavvufu anlamadan, Kur’an’da tarikat ve tasavvuf ararız.
Her şey öylesine ayan ki aslında bir niyazımızda şöyle olmalı:
Ya rabbim, şüphesiz ki sen beni doğru yola iletecek olansın. Sen beni işaretler ve doğru yola yönlendirecek vesileler ile karşılaştırdığında gözümü ve idrakimi açık eyle. Gönderdiğin vesilelerin kıymetini bilmeyi bana bahşeyle.
Nankörlük edip senin sunduğun nimetleri itmekten, sırt dönmekten beni men eyle.
Sen ki Rahman ve Rahim olansın
Sen ki Aziz ve Kerim olansın
Sen ki Fettah isminle her kapıyı açansın. Bizlere sunduğun Fettahlarına yönelişimizi daim, teslimiyetimizi tam eyle ki bizleri müjdelediğin Islâm dininin başı da sonu da teslimiyettir.
Fettah olan Rabbim sen bize yetersin.