İstanbul yüzyıllarca Avrupa’nın en büyük şehiri olarak, Türk ve İslam dünyasının Avrupa’ya açılan kapısı olmuştur. Türkiye Brüksel’de tam olarak yer aldığında, Türk dünyasının sınırları, İsveç’ten İspanya’ya kadar genişleyecektir. Sınırların önemini yitirdiği Yirmi birinci yüzyılda, kültür ve çekim merkezi olmak için, şehirler arasındaki yarış büyük bir hız ve yoğunluk kazanacaktır. Ayasofya’sı, Süleymaniye’si, Sultanahmet’i, Topkapı’sı, Surları ve Hisarlarıyla, İstanbul dünyanın belli başlı çekim merkezlerinden biridir.
***
Süleymaniye İstanbul’un, İstanbul Avrupa’nın, Avrupa dünyanın bilgi ve bilgelik kaynaklarının başında gelir. Şehirlerin birbirleriyle ekonomik ve kültürel yarışında, en etkili ve en güçlü silahları, düşünce ve eylemin ana kaynağı olan, insanlığın bilgi ve bilgelik birikimidir. Şehirlerde dar caddeler, kültür ve sanatla geniş bulvarlara dönüşürler. Eğitimden sağlığa, ekonomiden politikaya kadar, her alanda zenginlik, derin bir kültür ve sanat birikimine dayanır. Dünyanın ortak mirasından yararlanmayan, derinliği olmayan yüzeysel bir kültürle, paylaşımcı bir ekonomik yapı oluşturulmaz.
***
Kültürel derinlik, her alanda kusursuzluğu aramanın yoluyla birlikte, kusursuz ürün, kusursuz hizmet ve kusursuz bilgi üretme yollarının geliştirilmesine, ışık tutarak zenginlik kazandırır. Kültürün kapsama alanı, bilim ve teknolojinin ilgi alanından, çok daha geniş ve çok daha derindir. Şehirdeki hayatın çelişkileri, açmazları, mutlulukları, kültür ve sanat çalışmalarında, bütün ayrıntılarıyla ele alınır. Kültür şehirlerde bütün insanlara katkıda bulunduğu, şehirlerin bütün insanlığa bıraktığı, çok boyutlu ortak bir mirastır. Kültür statik olmayan, dinamik bir yapıya sahiptir.
***
Şehirlerin karşı karşıya olduğu ekonomik, toplumsal, siyasal sorunlar, insanların kültürel zenginliklerini yitirmelerinden kaynaklanmaktadır. Şehirlerdeki kültür ve sanat çalışmalarına, hız ve yoğunluk kazandırmadan, ekonomik ve politik alanda, yeni açılımların yolunu açmak mümkün değildir. Şehirlerin gelişmesiyle, kültürel gelişmeler el ele giderler, şehirlerin zenginlikleri kültürel gelişmelere, kültürel gelişmeler şehirlere yansır. Kültürler güçlerini şehirlerden alırlar. Nasıl topraklar sürülerek ürün verirlerse, kültürler de işlenerek ürün verirler.
***
Kültür dünyasında yaşanan depremler, dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların çözümünü, Kudüs’te değil, Atina’da arama yanılgısına sürüklemiştir. Fransa’nın öncülüğünde bütün dünya, kutsal kültürden iz taşıyan her şeyi, bütünüyle yok sayma kervanına katılmıştır. Kudüs’ten iz taşıyan değerler, hayatın bütün alanlarından uzaklaştırılmıştır. Paris’teki günlük hayatla, Ankara, Tahran, Tokyo ve Pekin’deki günlük hayat arasında bir fark kalmamıştır. Tek kültürlülük insanları, insanlar şehirleri yoksullaştırmıştır.
***
Toplumlar kültürleriyle birlikte değişirler, değişimler sert yöntemlerden daha çok esnek yöntemlerle yapılırlarsa, beklenen sonuçlar alınır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, yerleşik kültürel değerler, yukarıdan alınan kararlarla değiştirilemezler. Ülkelerin ve şehirlerin değişmesinde, kültürel alan yıkılarak, ekonomik alan inşa edilemez. Şehirlerde kültürün çok boyutlu dilinin öğrencisi olmayanlar, ekonominin tek boyutlu dilinin öğreticisi olamazlar. Ekonominin dili açık, kültürün dili örtüktür. Şehirlerde zenginlik çok kültürlülükten kaynaklanır.
***
EKONOMİ ŞEHİRLERDE YENİ AÇILIMLAR KAZANIR
Yorum Yazınız