“Herkesle eşittir kıymetin. HŞY” ve eşsizdir özündeki cevherin..
Ey insanoğlu, sen O’nun eşi bulunmayan tek ve eşsiz bir parçasısın..
Öyleyse nasıl ki parmak izi farklıdır her insanın anlama, kavrama, idrak etme, sindirme süreçleri de değişkenlik gösterir. Keza farklı konulara olan yetenekleri de öyledir.
Bu alem bir pasta ve bu pastanın ortaya çıkması için aynı malzeme değil farklı malzemeler farklı süreçlerde dahil olarak lezzet verir. Haliyle yaradılışı ve insanın yapısını anlamadan insan eğitilemez.
Her insanın eğitilmesi için farklı yöntemler var. Her birinde sonuç farklılık gösterir ve sonuca ulaşılacak süre de aynı değildir. Nitekim iç alemdeki yoğrulma ve kendi hakikatine yürüyüşle ilgilidir.
Hal böyle olunca eğitim kişiye endeksli ve uzmanlaşma diğer bir ifade ile ustalaşma merkezli olmalıdır.
Ne yazık ki günümüzde eğitim sistemleri kişinin özel yeteneği ve istidadına bakmaksızın sınav ve ezber odaklı işliyor.
Bilgi severek işlenmiyor, işlenmeyen bilgi insanı dönüştürüp değiştirmiyor.
Ezberlenen bilgi çöp haline dönerek zarara uğratıyor. Zaman kaybı ve boşa çaba ile…
Halbuki öğrenme, gelişme ve dönüşme odaklı kişinin kendi öz yeteneğini öne çıkaracak bilgi ve ilmi bütünleştirmeye önem veren bir eğitim faydalı olacak olandır.
Işte böyle medeniyetler inşa edilir.
Ancak ne yazık ki eğitim sistemlerinde herkesin aynı zamanda aynı şekilde öğrenmesi istenip ve sınav ile başarı ölçülüp belli bir geçme notu geçince öğrendi varsayılıyor.
İşte bu varsayım kişi de zamanla hazmedilemeyen bilgi ve üstüne eklenen bilgilerle sistemsel ve psikolojik olarak çökmeye, bilgiyi öğrenmeme ve uzaklaşmaya sebep oluyor.
Sonuç kolaycılığa kaçılarak ezberle yüksek not al ve geç! Günü kurtar ancak an’a ziyan et! Geleceğin harap olsun!
Geleceği harap olan bir insanın katkıda bulunacağı toplum çöküyor ve medeniyetler devinim sağlayamıyor.
Küreselleşme denilen ucube bir akım ile tektipleşmeye odaklı bir yaşam ortaya çıktı.
Bu eğitim sistemine de yansıdı. Okuma yazma oranı yükseldi ancak keşif ve icat edip bilgi ile ilmi ortaya çıkarma yok sayılıyor.
Sana sunularla yetin mesajı veriliyor!
Halbuki var olan O’nun varlığındaki hazine öyle sonsuz ki ve keşfedilmek için kulu bekliyor.
Keşfeden kul işte bir Ibni Sina oluyor tıpta insanlığa faydası dokunuyor, Mimar Sinan oluyor mimari ile inşa ettiği yapıyı estetikle bütünleşip gerçek yaratıcıyı anlatıyor.
İşte gaye bu olmalı!
Sana yaramayan, seni faydalı olmaya sürüklemeyen, senin ustalaşmadığın bilgi insanı yormaktan ve oyalamaktan öteye gitmediği gibi hazımsızlığa yol açarak toplumsak çöküntülerle neticeleniyor.
Mesele eğitim sistemini zaman harcatan günü kurtaran boyutta yürütmek değil mesele “Insan” yetiştiren, medeniyet inşa eden bir eğitim sistemi oluşturmak.
Bireylerin kendi istidatlarını ortaya çıkaracak ve yaradılışındaki cevher ile insanlığa ışık olacak bir seviyeye taşıyacak eğitim sistemi meydana getirmek.
Bu hayalî bir yapı değil!
Biz geçmişte benzer bir eğitim modelini uyguladık.
Doğu Medeniyeti yani İslam Medeniyetinin yükselmesinin temelini iyi analiz etmek lazım.
Hal böyle olunca unumuz, yağımız, şekerimiz elimizde mevcut lakin biz bir araya getirip feyz alarak helva çıkaramıyoruz.
İçler acısı halimize ne kadar yansak az!!!