Usûl erkân kapsamına giren devran, icra edildiği dergâh bağlamında temsil ettiği yola binaen o tarikin tayin ettiği belli günlerde îfâ edilir.. Mahâl mekân daima Hak üzere zuhur eden Cemâl üzere An içinde An’dır ki An hiç bir kayda bağlı olmaksızın gösteri şölenine indirgenemeyecek kadar Hak’tır..
Devran bir zikrullah olup Allah’ı anış, hatırlayış ile birlikte bir vecd hâlinin de anbean müşahadesidir ki müşahade edilen Allah’ın Vechi karşısında bu güzelliğe hiç bir paha biçilmez..
Maddi karşılığı olmayan bu değerli ibadetin uluorta gösteri merkezlerinde maddi bir karşılık beklenerek icrâ edilmesi oradaki hakikatin yoksunluğundandır ki bu durumda bunun adı Sema, devran, ayin, zikrullah değil, GÖSTERİ’dir..
Ve dahi Ganny olan Allah-û Azimüşşan Celle Celâle Hû hazretlerinin hiç bir gösterişe ihtiyaçı yoktur. O’ kendisine sıdk ile bağlı sevdiklerinin vechinden ansızın Cemâl’ini gösterir ki merhametindendir..
Hattı zât’ında buna dahi ihtiyacı yoktur. Lakin O’, beşerin ne kadar nâkıs olduğunu bilir ki heyecan ve şevkini esirgemez ve bunu ulu ortada nüzul ettirmez..
Her şey bir nizâmın içindeki düzenin terkibine bağlıdır ve bu terkip tasarruf sahiplerince mahremiyet sınırları içersinde (dergâh, semahane) seyircisiz icra edilir. Lakin izleyenler hayy’ran olanlardır ve Allah kendisine hayran olanlarından, Cemâl’ini izleyebilmeleri için para talep etmez.. Sade karşılıksız ve beklentisiz bir AŞK O’na yeter..