Tarik “yol” demektir. Tarikat ise çoğuludur ve “yollar” anlamına gelir.
Tarikat insanı kendisinin ve alemlerin hak’ikat’ine ve bu hak’ikat’i kendisinde barındıran Hz. Muhammed’e, hak’ikat’in kaynağı ve yaratıcısı olan Cenâb-ı Hakk’a götüren manevi yollar anlamındadır. Tarikat, değişik ekollerde görülse de hepsi aslında bir’dir. Hakk’a doğru yol katetmek, müstakim üzere yolda olmaktır. Yolcuyu varması gereken menzile ulaştıran yoldur. Faniyi bakiye, kötüyü iyiye tebdil etme yoludur…
Tarikat sayılarının ve çeşitlerinin fazla olması insanların algılarının, meşreplerinin, karakter ve kabiliyetlerinin farklı farklı olmasındandır. Bu durum zıtlıktan değil, ilmin zenginliği ve sonsuzluğundandır. Herkesin meşrebine göre bir yol vardır. Kişi gönlünün mutmain olduğu bir Mürşid’e intisap ederse orada kemal bulur, yol kateder. Kişi için artık en doğru yol bulunduğu yoldur. Bu “diğer yollar eksiktir” manasında değildir. Herkesin bulunduğu yol kendi için en doğru olan yoldur…
Yegane gaye denize ulaşmaksa onun için en doğru yol içinde bulunduğu dere veya nehirdir. Bu suyun o dereden denize ulaşması, diğer derelerden akan suların denize ulaşamayacağı anlamına gelmez…
Herkes kendi yolundan, seyri süluk ederken aynı zamanda sevgi ve kardeşlik duygusu ile Bir olmanın şuurunu yaşamaya çalışmalıdır.
Tarikat gönüllülük esasına dayanır, gönüllü olanların hizmet ettiği bir alandır. Tarikata girmekten gaye ise Hakk’ı layıkı ile tanımak ve O’na kul olmaktır. Kulluğumuzu tamamlayıcı bir Mürşid-i Kamil bulup O’nun terbiyesine girmek ve Hakk’ın rızasına uygun bir kulluk yaşayıp deryaya ulaşmak şarttır…