Derviş otobüste.
Uzak yola gidiyor. Dört saatlik bir yol.
Manzara yemyeşil. Aynı dostun gibi yeşil yeşil.
Derviş geceden uykusuz. Beden yorgun…
Yeşil yavaş yavaş nüfuz ediyor dervişin içine ve yeşil bedeni esir alıyor.
Düşüyor uykunun kollarına derviş…
Dervişe düşünde zuhur ediyor mürşid…
Bir muhabbet meclisindeler, lakin sadece şeyhi ve bu derviş görünüyor.
“Bildiklerini unut” diye buyuruyor mürşid. “Bilgi kirdir.”
“Eyvallah” diyor derviş.
Mürşid devam ediyor; “Şimdi artık sadece içine dön ve kitapları unut.”
Yine “Eyvallah” diyor derviş…
Mürşid yine devam ediyor; “İçinde her şey var. Sadece ortamını iyi kolla. İlim kıymetlidir. Kıymet bilene sunulur.”
Durmadan “Eyvallah” diyor derviş.
Mürşid; “Sana sorulan her soruya verilecek cevabın vardır. O yüzden korkma. Hikmete gizli bilgi, derler, bu doğru değildir. Hikmet bilmeyene gizlidir. Bilene ayan’dır. Bilen de konuşmadığı için gizlidir. Sen konuş dediğimi, çekinme, dağıt…” diye buyuruyor.
Sonra uyanıyor derviş. Otobüs mola yerine giriyor. Mürşidin sesi birden kaybolmuyor, yavaş yavaş…
Mola’dan sonra yine bir uyku hâli geliyor dervişe…
Tekrar mürşid dervişe zuhur ediyor.
Mürşid bir erkek çocuğu sağ elinde tutuyor. Sarışın ve aynı mürşidin gözleri… Çocuğun başında bir başlık, 11-12 yaşlarında… Dervişin önüme getiriyor; Elini öpmesini buyuruyor mürşid…
Gözleriyle soruyor derviş; “Bu kim Sultanım?” diyor.
“Oğlumuz”, diyor mürşid..
Veled-i kalb!HŞY