Tam 25 yıl önceydi. Srebrenitsa halkı o dönemde sözde barış gücü askerlerinin ellerindeydi. Srebrenitsa, o dönem Birleşmiş Milletler’in güvenli bölge olarak ilan ettiği bölgelerden biriydi. Ama Sırplar mezalime çoktan başlamışlardı.
1992 yılında Yugoslavya’nın dağılmasının ardından Sırplar, kendileri için stratejik öneme sahip olan Bosna toprakları üzerinde katliama giriştiler. Avrupa Birliği, Bosna topraklarının doğu kısmını Sırplara yasaklamıştı.
Bu bölge içinde Srebrenitsa şehri de vardı. Srebrenitsa, bugünkü Bosna Hersek topraklarının güneydoğusunda bulunmaktadır. Bu arada bölgede bulunan halkın ellerinden silahlar ‘ihtiyaçları olmayacağı’ gerekçesiyle toplandı. Ayrıca Bosna Hersek’in bütün maddi varlığı olan en büyük maden ocakları da ülkenin tek geçim kaynağıydı. Bu da Sırplar için bir araç olarak değerlendirildi. İşte Avrupa’nın sessiz kaldığı, insanlık adına utanç verici olaylar da buradan sonra başladı. Tüm dünya sadece seyrederken Srebrenitsa aç biilaç kuşatma altındaydı. Birleşememiş olan Birleşmiş Milletler Kuvvetleri onbinlerce sivil Müslüman Boşnak’ı çetnik Sırpların ellerine bıraktı. Bosnalıları ölüme terkeden Hollandalı general Thom Karremans’ın Radko Mladiç’ten hediye aldığı ve birlikte içki içtikleri görüntüler de yıllar sonra ortaya çıktı; her kelimesi kin dolu olan ırkçı Mladiç’in ağzından dökülen cümleler: “Bugün 11 Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Sırp Srebrenitsa’dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden öç alma vakti gelmiştir.”
Buraya şunu da not düşmek gerekir. Tam 51000 Bosnalı kadın, Sırplar tarafından tecavüze uğradıkları gerekçesiyle Lahey Adalet Divanı’na başvurdu. Avrupa yine sessiz, o birilerinin çok özendiği batı medeniyeti çağdışı.
Toplam 6610 kişinin naaşı defnedildi dostlar. Hala binlerce kişinin kayıp. Srebrenitsa, görmeyi bilenler için gerçeğin yattığı topraktır.
Beş gecede tam 8732 can, kıymetli dostlar… Kadın demeden, çocuk demeden, yaşlı demeden… 8732 can kaybedildi beş gün ve gece. Kalan Müslüman Boşnaklar ise serbest bırakıldı ya da kaçtı. O mezalimin şahitlerinden Bekir Husejnoviç, 9 ay boyunca kardeşiyle birlikte ormanda saklandığını anlatır. Husejinoviç bu süreçte yaşadıklarını ve ailesine kavuştuktan sonraki hislerini kitaplaştırmış. Amaçlarının Tuzla şehrine gitmek olduğunu ve Sırpların kullanacakları yolda kurdukları mayınlı pusuyu da anlatıyor Husejinoviç.
Ve yine o zaman küçük bir çocuğun söylediği rivayet edilen bir soru cümlesi… İnsanı duygulandıran ve durumun vehametinin nasıl olduğunu ortaya koyan bir soru… ‘Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?’
Peki Türkiye o zaman ne yaptı? Savaştan dört yıl sonra ortaya çıkan bir belgeye göre Türkiye 1995 yılında Bosna’ya 20 milyon dolarlık bir hibede bulunmuştur. Ne kadar ilginçtir ki bunu parlamento üyesi Boşnaklar bile ya bilir ya bilmez. Ama bu o devirde bir gazetenin ‘Bosna paraları nerede’ manşetiyle okumuş ve o paraların bazı partiler tarafından iç edildiğini öğrenmiştik. Yazık değil mi? Bugün, Türkiye’nin o ağır şartlar altında bile Bosna’nın yanında olmadığını bas bas bağıranlara duyurulur. Bizim o topraklarla ezelden, hiç kopmayacak ve kimsenin koparamayacağı bir gönül bağımız var. Siz o bağa dokunamazsınız bile.
Tüm bu düşüncelerle Srebrenitsa’da, Bosna ve Kosova Savaşlarında hayatını kaybetmiş tüm kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyorum. Ve dostlar savaşın soğukluğunu görmeniz için gitmeniz gereken iki yer var. Birincisi Srebrenitsa, ikincisi Kosova’da Priştine yakınlarında bulunan Skenderaj kasabasının Prekaz köyü. O dönemde Sırpların gözlerinin nasıl döndüğünü ve çıldırmışçasına Müslümanlara nasıl zulmettiğini görebilirsiniz.
Saygılarımla.