İran’da geçtiğimiz hafta başlayan olaylar yatışıyor. Olayın görünür tarafında geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı var. Tabi ki iç yüzündeki durum farklı. Başta –her zamanki gibi- Amerika olmak üzere dış güçlerin bölgedeki varlıkları ve protestoları desteklemeleri üzerine olaylar sokaktan sokağa, mahalleden mahalleye, şehirden şehre yayıldı.
2013 yılında yaşanan Gezi hadisesi ve 15 Temmuz 2016’da yaşanan kalkışmanın da arkasından çıkan CIA, İran’daki olaylarda da baş aktör konumuna gelmişti. Gerçi Amerika’nın olaylara bakış açısı daha ilk günden başkan Trump ve BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley tarafından dile getiriliyordu. Amerika’nın ardından israil başbakanı Binyamin Netanyahu da olaylara desteğini iletti. Bu da bizi şaşırtmadı.
CIA’in olaylara olan desteğini ortaya çıkaran kişi İran Başsavcısı Cafer Müntazeri oldu. Müntazeri’nin araştırmaları neticesinde olayların aslı dört yıl önceye kadar gitmiş. Bu plana dahil olan ise Amerikan- Siyonist- Suudi üçgenini de ortaya çıkarmış. Müntazeri, ülkesinde yaşanan olayları körükleyenin ise “Müslüman Mike” lakaplı Michael D’Andrea isimli CIA’in İran masasının başındaki ajan olduğunu da söylemiş.
Bu Müslüman Mike’ın marifetleri de çokmuş. D’Andrea, bölgede ayrıca “cenazeci”, “karanlıklar prensi” olarak da tanınıyor. Usame Bin Ladin’in yakalandığı operasyonda da yer alan D’Andrea, bölgeye oldukça hakim.
Amerika’nın Irak’a girdiği dönemde CIA’in en kıdemli elemanlarından biri olan Müslüman Mike’ın, Ortadoğu ülkelerinde birçok gizli görevde de imzası var.
İran’ın ayaklanmasındaki asıl sebep ekonomik krizdi. Halk da savunma için ayrılan bütçenin fazla olduğunu düşünüp, bölgeye sızan CIA ajanlarının da kendilerini provoke etmesi üzerine sokağa döküldü. Olayları şöyle bir gözden geçirdiğimizde de halkın “Bize ne Suriye’den, Yemen’den” dediğini de öğrenebiliriz. Ne kadar da tanıdık cümleler değil mi?
İran’daki rejim yanlısı halk da devlete bağlılık yürüyüşü gerçekleştirdi geçtiğimiz Cuma günü namazın ardından. Tahran, olayların başladığı kent olan Meşhed, İsfahan ve Erdebil gibi şehirlerde halk Cuma namazının ardından ellerinde İran bayraklarıyla kent meydanlarına akın etti. İran hükümetinin göstericileri vazgeçmeleri konusundaki uyarının ardından emniyet güçleri olaylara müdahale etti ve 500 kişi gözaltına alındı. 26 kişi de hayatını kaybetti.
Son üç gündür bölgede herhangi bir gösteri yaşanmıyor. İşin ilginç tarafı, İranlı gençlere bölgedeki olaylar sorulduğu zaman onlar da 15 Temmuz’da yaşananları soruyor ve bilgi almak istiyorlarmış. 15 Temmuz’da İran’ın sessiz kalmasına ya da kalkışma için herhangi bir yorum yapmamasına tepki gösterenler, hatta ülke olarak bizim de bu olaylardan uzak kalmamızı isteyenler var. Yapmayın efendiler. Biz Müslümanız. Biz birbirimizin başına kötü bir olay gelsin istememeliyiz. Sessiz kaldılar ya da kalmadılar; yorum yaptılar ya da yapmadılar, bunun bir önemi yoktur. Önemli olan bizim duruşumuzdur. Amerika bu bölgede ne kadar kaos istiyorsa, ne kadar Müslümanın kardeşini öldürmesini istiyorsa biz de o kadar barış istiyoruz.
Bu olaylar tüm Müslüman ülkelerine artık ders olur inşallah. Birlik olmamızın vaktidir. İnşallah İran’daki olaylar da en kısa zamanda, kimseye daha çok zarar gelmeden neticelenir.