El kıssa Hz Resulallah sav Efendimizin irtihâl-i dâr-ı bekâ buyurduğundan altı ay sonra Hz İmâm-ı Ali as Efendimiz hücre-i saadetlerinde gördüğü Cenâb-ı Zehrâ as bir miktar hamur yoğurmuş ve Hasan ve Hüseyn gençlerinin kisvelerini ve elbiselerini yıkamak için biraz su hazır etmiş Hz İmâm taacüp edip “Ey mahdere-i zaman, bir günde üç türlü iş ile hiç senin meşgul olduğunu görmemiştim ya bu ne hikmettir?” dedi. Cenâb-ı Zehrâ salavatullahi aleyha “Dün gece pederim Hz Resulullah, ey Fâtima müjde zamanı rıhlet, buluşma zamanı yaklaştı.” dedi. “Yarın gece bana vasıl olursun.” buyurdular. Şimdi o arzu ile âlem-i bekâya müteveccihim. Yarın sen benim cenazem ile meşgul olduğunda bu ciğerpârelerime taam tedarik ediyorum ve elbiselerini ve giysilerini yıkıyorum diyerek ağladı. Cenâb-ı Şir-i Hüda dahi ağlamaya başladı. Cenâb-ı Zehrâ “Ya Ali şu zaman benim yanımdan ayrılma ki âhir vaktimdir.” dedi. Şehzadelerin gül-ü ruhsarlarına dide-i fırakla bakıp “Ey ciğer kûşelerim ayâ benden sonra sizin hâliniz zâhil olacaktır.” dedi. Şehzadeler ağlamaya başlayınca Cenâb-ı Zehrâ “Ey nûr-u dideler şimdi dâr-ı bekâya varıp benim için dua ediniz.” buyurdu. Hasaneyn efendilerimiz müteveccihen hareket buyurduklarında Cenâb-ı Seyyidetünnisâ Hazreti Mürtazâ’ya hitaben “Ey mihriban vakt-i vedâdır, helâl et.” buyurdu. Ve hemen Esma bint-i Ümeyye’yi huzuruna çağırıp “Ey Esma bir taam hazır et ciğerküşelerim geldiklerinde yesinler ve şu halde beni görmesinler.” buyurdu. Şehzadeler avdet buyurduklarında Esma ra şehzadelere taam teklif etti. Şehzadeler “Hiç bizim validemizden ayrı taam ettiğimiz yok idi.” dediler. Esma her ne kadar tergıyb eylediyse de şehzadeler taama rağbet etmeyip hücre-i saadete girdiler. Cenâb-ı Murteza karşılayıp “Ey ciğerpâreler biraz ravza-ı mutahharaya varıp dua ediniz.” buyurdu. Şehzadeler emre itaatla ravza-ı saadete gittiklerinde Cenâb-ı Zehrâ vasiyete şürü edip “Ya Ali benim sana dört vasiyetim vardır. Birincisi bu ana kadar bir terki edep vaki oldu ise afv ediniz. İkincisi benim ciğerpârelerimi muhterem tutup onlardan bir kusur vâki olacak olursa afv et. Üçüncüsü beni leylen -geceleyin- defnedesin ki zaman-ı hayâtımda dide-i mahremden mestur olduğum gibi vefatım zamanında dahi cenazeme enzâr-ı avam isabet etmesin. Dördüncüsü benim ziyaretimden ayak çekmeyip beni duadan unutmazsın.” dedi.
İki taraftan tebliğini vesayadan sonra şehzâdeler ağlayarak gelip “Ey baba, validemizle veda etmeye geldik. Ravza-i mutahharadan kulağımıza bir nara geldi ki ‘Ey nuri dideler varıp vâlidenizle müteveccihi ahirettir – şimdi cemi ervah-ı Enbiya Fâtima’nın rûh-u şerifine istikbâle gelmişlerdir.’ Biz bu ihbar üzere geldik.” diyerek validelerine sarılıp ağlaşmaya başladılar. Cenâb-ı Zehrâ birini yanına ve o birini diğer yanına alıp “Ey yetimler ayâ benden sonra sizin keyfiyet-i ahvâliniz nasıl olur?” diyerek ağladı. Ve birbirlerini ağuş-u şevkât penahına basarak o esnada cemii evlâdeyni toplayıp cümlesini Cenâb-ı Murteza’ya tevdi ve mecmuunu Cenâb-ı Vâcib-ül Vücuda tavfiz ettikten sonra şehzadeleri tekrar ravza-i mutahharraya gönderdi.
Şehzadeler gittiklerinde Cenâb-ı Zehrâ salavatullahi aleyha Ümmü Seleme’den ra biraz su isteyip gusl eyledi. Ve bâdel gusul elbise-i tayyibesini giyip hücresinin ortasına yatağını serdirip yattı. Sağ tarafına dönüp dest-i yeminini ruhsâr-ı şerifine yastık edip Esma’ya hitaben “Maraz-ı mevt-i nebeviyde Cibril’in cennetten getirmiş olduğu kâfurun bakiyesi filân mahaldedir getir.” buyurdu. Esma getirdikten sonra Esma’ya sen biraz dışarı çık zirâ mâbuduma gönül sırlarımı arz edecek zamandır.” buyurdu. Esma ra hücre-i saadetten çıktı, kapının haricinde tevakkuf ederek Cenâb-ı Zehrâ’nın iş bu münacatını istima eyledi. “Ya Râb Resulullah hürmetlerine, Ya Râb Ali-ül Murtaza hürmetine ve evlâdı mâsumelerin hürmeti için günahkâr ümmetlere merhamet buyur.” dedi.
Esma ra bir zaman dışarıda durduktan sonra kapudan “Yâ kurretül ayn-ı Resulullah” diyerek tekrar tekrar nidâ eylediysede bir ses gelmeyince ıstırabıyla derûn-u hücreye girip cemâl-i mübarekeden örtüyü kaldırıp gördü ki Hayrünnisa irtihâl-i dar-ül bekâ etmiş, Esma elinde olmadan feryadı figan eyledi. O esnada şehzâdeler ziyaretten avdet edip Esma’yı o hâli mâtemde görmeleriyle ağlayarak Cenâb-ı Murteza’nın yanına vardılar. Hz Şâh-ı Velâyet aleyhi ekmelütahhiyyat efendimiz bir mahalde eşrâf-ı sahabe ile ibâdet eylerdi. Şehzadelerin feryad ve figanlarının sem’i Hayder’e vâsıl olmasıyla Cenâb-ı Şah-ı Merdan Kemâl-i derecede müteessir ve mahsun olarak cümle ashâb-ı yâran-ı mem’ulen ağlaşmaya başladılar. Ve Cenâb-ı Murteza orada bir mersiye okudular.
Yâni her içtimaa bir ayrılık mukarrerdir. Her cefa firâka nisbet mukakkerdir. Hz Resulullah’tan sonra Fatima’nın fevti buna delildir ki hiç bir cemiyetin devamı ve sebatı olmaz. Cenâb-ı Şâh-ı Velâyet keremallahu vechehu efendimiz ber mucib-i vasiyyet Cenâb-ı Hayrünnisâ salavatullahi aleyha efendimizin cenaze namazını bâdel edâ geceleyin civâr-ı ravza-ı mutahhara’ya defneylemiştir. Selavatullahi selâmu aleha ve alâ cemi-ül Ehl-i Beyt-i tayyibin et tahirin ve selâmun alel mürselin vel hamdüllâl- lahi rabbel âlemin. Allahhümme mahsurnâ fiyhâ ve fiyhim ve erhamna bi hürmetina ve bi hürmetihim vağfirlenâ bi şefahatihim ve rahmetike erhamerrahimiyn ve bi bereketike yâ ekremin ekremin Medet mürüvvet Yâ Âl-i Zehrâ. Yâ Ehl-i Beyt selevatullahi aleyhim ecmain. Amin.
Seyyid Abdülkadiri Belhi ksa bendelerinden Fazullah-ı Rahimi Efendi. (Rahmetli Baha Doğramacı arşivinden)