Çok zor değil aslında bazı gerçekleri görmek!
Denetim yapılırsa hakkaniyetiyle her şey gün yüzüne çıkar.
Işçi sömürülmez, emekler heba olmaz.
Işveren ise haksız kazanç ile heybesini doldurmaz.
Bir örnek vereceğim ki daha nice örnekler var günümüz Türkiye’sinde…
Lakin bu sorun sadece günümüze özel değil elbette, geçmişten beri gelen çıban sırtımızda…
Bir çalışan düşününki devlet kurumunda özel işletmenin bünyesinde çalışıyor.
Devlet kurumu işçi başına 4000 TL ödüyor.
Peki özel işletme ne yapıyor?
Asgari ücret işçiye gerisi kendine…
AGİ vermesi gerekirken onu da yemek ücretinin içine dahil ediyor ve diyor ki bu kart bünyemizde geçerli olmaz.
Yani görüntü de yemek desteği sağlamış oluyor.
Mesaili çalıştırıyor ama hakkını vermiyor.
Bayram geldi maaşları erken yatırayım diye bir insaniyetlik örneği beklersen çok bekleme hak getire…
O da yok, ne yaparsa yapsın çalışan!
Bu ne ki asgari ücret gösterip ondan az para veren mi ararsın, 8 saatten fazla çalıştırıp ücretini ödemeyen mi? Bir de utanmadan ilanlara esnek çalışma saatlerine uyum sağlayacak diyorlar!
Uyum sağlasın sağlamasına da sen hakkaniyete ne kadar uyum sağlıyorsun be insan?
Sömürdükçe sömürüyorsun, belki masrafların vardır da onu da işçiden ne diye çıkarıyorsun?
Insan kanı ne diye içiyorsun?
Sen kendini öyle böyle kurtarıyorsun da işçi ne yapacak?
Şimdi bu çalışana kim sahip çıkacak?
Siyasî iradenin görevi nedir?
Hak yedirtmek mi hakkaniyeti ve adaleti sağlamak mı?
Adaletli bir nizam oluşturmak mı?
“Dinimiz Islam, elhamdülillah müslümanız” diyoruz da öyleyse ne diye Peygamber Efendimizin telkinine uymuyoruz?
Ticarette adaleti düstur edinmiyoruz, işçinin teri kurumadan hakkını teslim et diyor, niye uymuyoruz?
Sonra da ver yansın yapılıyor, isyan üstüne isyan!
Bir de siyasi irade, “asgari ücreti arttırdık işte ne istiyorsun daha” diyor. Utanma olmalı biraz, sen niye maaşından ödün vermiyor ve o maaşa her 6 ayda zam yapıyorsun? Sen doymuyor musun?
Peki, devlet ne diye vardır, ey millet!
Herkes kendi düdüğünü çalacaksa ne diye bir devletin çatısı altına giriyoruz?
Adaletin temel alındığı bir düzen olmalı değil mi?
Hak yenmeyen, herkese sosyal eşitlik ölçüsünde muamele edilen bir nizam olmalı!
Memura bir çok hak tanınırken, neden işçiye ve işveren için güzel reformlar ve yaptırımlar getirilmiyor?
Işçinin statüsü neden kalkındırılmıyor?
Refah ve kalkınma herkes için değil mi? Neden burjuvalar bundan sadece nemalanıyor?
Hükümet bu alanda neden çalışmıyor?
Bakanlık niye kulağının üstüne yatıyor?
Insaf ya hu insaf!
Eskiden fütüvvet ve ahi teşkilatı ile ahlak ve hakkaniyet üzerine oturtulmuş bir ticaret sistemi vardı.
Uymayan iş yapamıyordu.
Liyakat ve ehillik baz alınırken bir de insaniyetlik ölçüsü uygulanıyordu.
Islamiyet’in ticarete en güzel uygulanan haliydi.
Ama işimize gelmiyor ki bunlar!
Hep dillerde ahilik, lakin safi kelam!
Çıkar ilişkileri daha üstün geliyor maalesef…
Peki bu âlem de geçici hey insan! Hesap vereceksin farkında mısın, hesap!
Işte bundan kork biraz, kork da Allah’ın adaletine ve hakkaniyetine hizmet et!
Yeryüzündeki timsali ol, ol da sana sunulsun bereket ve nimet…
Işte o zaman payidar olur bu devlet!
Çalışma Bakanlığının Dikkatine! Işçine Sahip Çık!
Yorum Yazınız