Uzun zamandır Balkan ülkelerinin tarihleriyle ve bu ülkelerde yaşanan trajik olaylardan bahsettik. Bu haftaki yazımızda ise güncel olan bir konuya değinmek istedik.
1995 yılında imzalanan Dayton Anlmaşması ile Bosna-Hersek, Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti ve Boşnak-Hırvat bölgesi olarak ikiye ayrılmış ve ülke toplam 10 kantona bölünmüştü. Savaşın acıları hala daha dinmedi ve dineceğe de kolay kolay benzemiyor.
Sık sık Boşnak medyasından haberleri ve yazarları takip ederim. Öğrenciliğim gereği belli bir süre bu mecradan uzak kalsam da bu hafta birkaç tane haber çarptı gözüme ve bunları sizlerle paylaşıp bir sentez yapmak isterim (yapabilirsek tabii ki).
Amina Siljak-Jesenkovic hanımefedinin 31 Aralık 2018 tarihinde yazmış olduğu “Bosna’nın dayanılmaz bölünmüşlüğü” ve Bosna-Hersek’in en önemli ve köklü gazetesi olan Oslobodjenje Gazetesi’nde bugün okuduğum yazılar ülkede bazı şeylerin olacağına işaret gibi görünüyor.
Siljak-Jesenkovic kaleme aldığı yazıda Hırvatların Bosna-Hersek’te özerklik istediğine değinmiş. Yazıyı ilk okuduğum anda adeta beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü Dayton’dan bu yana hiçbir şekilde bu denli güçlü bir talepte bulunmamıştı Hırvatlar. Ayrıca şu an ülkede Hırvatların çoğu Hersek bölgesinde olsa da dağınık yaşadıkları bilinmekte. Sarajevo yakınlarında da köyleri var. Varsayalım ki özerklik verildi. Ne olacak? Yerleşim değişecek mi? Boşnaklar ile Hırvatlar arasında bölgeler arası nüfus değişimi mi olacak? Yoksa herkes aynı yerde kalmaya devam edecek mi?
Oslobodjenje Gazetesi de eski bir İngiliz diplomat olan Timothy Less’in Sırp Cumhuriyeti’nin Bosna-Hersek’ten ayrılacağını söylediği haberini okurlarıyla paylaşmış. Less, açıklamasında bu konuyla ilgili birçok gerekçe sunuyor. Öncelikle Sırp Cumhuriyeti içinde yaşayan halkın Bosna-Hersek’e bağlı olmak istemediklerini dile getirmekte. Zaten yıllardır bu durum böyledir. Sırp Cumhuriyeti içinde yaşayan Sırp halkının çok büyük bir kısmı Çetniklerden oluşmakta ve kendi vatanları olan Sırbistan’a bağlanmak istiyorlar. Bosna-Hersek Başkanlık Konseyi Sırp Üyesi Milorad Dodik’in ideolojik görüşü de bu şekilde.
Less, ikinci gerekçe olarak da uluslararası dengelerin değiştiğini ve özellikle Rusya’nın Balkanlardaki üstünlüğünü kırmak isteyen Amerika’nın bölgeden uzaklaşmasına değinmiştir.
Ayrıca Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in bölgedeki Sırpların sakin kalmasına en önemli etken olarak değinmiş; ve Sırbistan’ın AB’ye girmesi için komşularıyla yaşadıkları sıkıntıları çözmesini AB bizzat kendilerinden istemiştir. Özellikle Kosova’da yaşanan sınır sıkıntıları bu konuda Sırbistan’a yüklenen önemli bir görev olmuştur. Vucic, Priştine yönetimiyle arasını iyi de tutmuştur. Lakin AB’deki dağılma sürecinin ardından Sırbistan’ın AB üyeliği biterse o zaman ne olur onu kimse bilemez.
Peki bundan sonra ne olacak? Devletler ve bu üç etnik unsur tekrar bir araya gelip sınır mı çizecekler? Yoksa tekrar görmek istemediğimiz şeyler yaşanabilir mi?
Bu soruların cevaplarını elbette ki vermek zordur. Ancak günümüz dünyasında ülke sınırlarının korunması herkesin istediği ve beklediği bir şeydir. Dolayısıyla Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünün bozulacağını ben pek düşünmüyorum. Ayrıca Balkanlarda etkinliği bulunan ülkelerin de durumu yakından takip etmesi ve bu unsurlar arasında yeri geldiğinde bir ara bulucu olarak görev yapmalıdır. Özellikle Türkiye ve Rusya. Cumhurbaşkanımızın Vucic ile güzel bir dostluğu var. Aynı zamanda Boşnak halkını da çok seviyor. Dolayısıyla uluslararası herhangi bir problem çıkmayacağını düşünüyorum.
Ancak… ya 2. Dünya Savaşı’nın ardından Sırp ve Hırvatların yeniden Bosna-Hersek topraklarını paylaşma rüyaları tekrarlanırsa? O zaman yine görmek istemediğimiz şeylerin tekrarlanma ihtimali doğar. Allah korusun.