İsmi zikredilince içim sızlar Bosna Hersek’in adını duyunca. Buraya olan özlemimdendir belki de. Sadece 2 defa gittiğim bu ülkenin yeri bende o kadar ayrıdır ki. Hele Boşnakların her şeyleriyle gösterdiği dik duruş… Takdir edilmeden durulmuyor. Yaşadıkları her şey daha dün gibi akıllarında.
Bu bölümde Bosna Hersek’ten bahsetmeye çalışacağız.
Bosna Hersek’in tarihi Kotromanic Hanedanı’nın Bosna Krallığı’nı kurmasıyla başlar. 14. yy’da Tvrko Kotromanic krallığı ilan ederek ülkenin ilk yöneticisi olmuştur (1377). 1. Tvrtko olarak bilinen Kral, yaşadığı zamanda ülkesinin bölgede en güçlü olan topluluk olmasını da sağlamıştır. Bundan dolayıdır ki krallığının ileriki yıllarında kendisine Dalmaçya ve Sırbistan Krallığı gibi ünvanlar da verilecektir. Tabii ki de Bosna Hersek’e yer şekilleri de adeta bir kalkan olmuş ve yüksek rakımlı dağlar ülkenin fethedilmesini oldukça zorlaştırmıştır. Aynı zamanda da Boşnaklara has bazı özellikleri de yine bu dağlar korumuş ve çoğunu da günümüze kadar taşımışlardır.
Bosna Hersek, o günlerden bugüne kadar adeta “Küçük Balkanlar” olmuştur. Diğer ülkelere nazaran kendi içinde çok fazla halk yaşamıştır. Boşnak, Sırp, Hırvat, az da olsa Arnavut ve Türk’ün yaşadığı bu bölge ileriki dönemlerde çetin çatışmalara ve kapanmayacak derin yaraların açılmasına şahit olacaktır.
Bosna Karllığı’nda farklı bir inanış görülmekteydi o dönemde. Bogomillik adı verilen bu inanış biçimi Hristiyanlık’a çok benzese de İslam’a da çok yakındı. Bogomiller, teslis inancından kaçınmışlardı. Öte yandan Hz. İsa’yı bir peygamber olarak görmekte ve günde 5 vakit ibadetleri vardı. Bu yüzden Papalık, onları heretic (sapkın) ilan etti. Tamamen de Müslümanlığa benzemiyordu ibadetleri elbette. Ancak daha sonra Balkanlara gelen Allah Dostları sayesinde İslam’ı seçmeye başladılar. Dolayısıyla Türklerin bölgede hiç kimseyi zorlamadığı; aksine insanların kendi tercihlerine bırakarak İslam’a geçmelerini sağladığı açıkça görülmektedir. 1463 senesinde bölgenin Osmanlı hakimiyetine girmesiyle de bireysel olarak İslam’a geçiş kitlesel hale geldi ve Bosna halkının çok büyük çoğunluğu Müslüman oldu.
Şimdi düşünün. Kapalı bir havzada yaşayan bir kültür başka bir kültürle buluşmuş oldu. Ortaya ne kadar muazzam bir şey çıkıyor değil mi? Kendi kültürleriyle İslam’ı birleştiren Boşnaklar her dalda kendilerine has ürünler ortaya koydu. Edebiyat alanından küçük bir örnek verelim. Yazıya geçtiği dönemde Boşnaklar da diğer Güney Slav halkları gibi 3 alfabe kullandı. Son kullanmaya başladığı Latin Alfabesini de Osmanlıca yazı dili ile birleştirdiler. Yani yazı Osmanlıca ama okunuş Boşnakça. Ayrıca ortalama 400 sene boyunca muazzam bir etkileşim oldu Boşnaklar ve Türkler arasında. Şu anda Boşnak halkının kullandığı kelimelerin 8000’i Türkçeden geçmiştir.
Bosna Hersek tam olarak Hırvatistan’a yakın olan Bihac şehrinin alınmasıyla fethedilmiştir. Geçen bu sürede ülke imar edilmiş ve hanlar, köprüler inşa edilmiştir. Sarajevo kentinin valiliği de Gazi Hüsrev Bey’e verilmiştir. Gazi Hüsrev Bey, Sarajevo’nun simgesi olan Başçarşı (Bascarsija)’nın şu anki halini meydana getirmiştir ve kendi adına da yine bu bölgede büyük bir Camii inşa edilmiştir (Husrev-beg Dzamija veya Begova Dzamija olarak bilinir.) Sarajevo demişken o ismin nereden geldiğine de değinelim. Sarajevo, Osmanlı döneminde “Saray Ovası” diye anılmaktaydı. Zamanla bu isim Sarajevo olarak değişti.
1878 Berlin Antlaşması’nın imzalanmasıyla da Bosna Hersek toprakları Avusturya-Macaristan Krallığı’na katıldığında ve Osmanlı İmparatorluğu bölgeden çekilmek zorunda kaldığında iki halk arasında büyük özlemler doğmuştur. Hala daha böyledir.