Mürşid’e maddesel dert tasa ile varılmaz, muhabbeti din’leyerek gelen’ek’leşir masivaya dalınmaz. Bu dinleme bir tohumlama sürecidir, insanın gelişerek değişeceği nokta tam olarak bu süreçtir..
Mürşid’imize gidip çeşitli masiva niyazlarında bulunuruz, ne der Mürşid? Hiç dikkat kesildik mi?
“Hayırlısı olsun” der, bu üstü kapalı bir uyarıdır.
Çünkü biz maddesel bir istek ile gittik, yada bir karar bildirmeye gittik. Bu Mürşid’in onayını almak değildir. Mürşid’ime bildirdim her şey yolunda hiç değildir.
Mürşid’de bu durumu o canın içindeki Hakk’ın hükmüne havale eder.
Yani bizleri içimizdeki Hakk’a teslim edip uğurlar..
İstekler Niyaz’dan çok uzaklardadır..
Niyaz dua demektir, varlğa selâ’m eylemek ve Mürşid varlığına kavuşmak için neredeyse yalvarmak demektir.
Niyazlarımızın içinde niyazın içeriği olan bu maddeler yoksa anlam ve değerini tekrar düşünmemiz gerekmektedir.
Mürşid varlığının yönlendirme yaparken şahsi menfaatine fayda sağlayacak hiçbir unsur yoktur, öz’ümüz olan Hakk varlığına bir çağrı ulaştırmak, bir gönül kandili daha yakmak derindedir.
Mürşid’i cismen kerametin kaynağı, maddesel sorun ve sıkıntıları çözücü olarak görmek büyük gaflettir.
Mürşid varlığı sade ve tek Muhammedi varlık demektir.
Şefaat (Rıza ve Rahmet) konusundan Muhammedi Mürşid varlığını açarsak, bu da bizlere açıkça kendindeki Muhammedi varlığın yine kişinin kendisine şefâat (Rahman ve Rahim) edeceğinin bildirisidir.
Tek bağışlayıcı Allah ve dolayısıyla O’nun varlığı ve tekliğinin tekrarı olan, Muhammedî varlığın anlayışı ve yaşayışın hayy’at bahşedici lutfu, Kerem sahibi olan yine Kendi’sindedir..
Mânâ üzerinden Mürşid ile bedensel iletişime geçtiğimizde artık o Mürşid cismiyle bir olan Varlığın yansıması olacaktır.
Yani her bir canın yansıyan varlığı, cismi Mürşid’den vücud bulacaktır. Tabiri yerindeyse “Bir’ini bulmak” deyimi tam yerinde olacaktır.
Kulaktan dinledikçe düşünceyi avuçlarının içine alan Mürşid, telkinleri ve yönlendirmeleriyle bir ok gibi gönlümüze isabet etmelidir, düşünce ile gönül arasındaki o kanalı temizlemek yine düşüncedeki safiyet ile gerçekleşebilir.
O’nun Dost’larının tarik yolu temizlendikçe, göğsümüz adeta bir dart tahtası gibi okun geleceği yöne rabtı oluşturur.
Düşünce tamamiyle Mürşid, yani Rabbaniyetle doldukça kendi kendine işleyişe geçer, bir nevi Mürşid düşüncemizdeki nizamı sistemi kurmuştur. Tabi canın ilk evvel düşüncesini Mürşid’ine teslim etmesi gereklidir, burada istekten daha öte bir durum vardır, talebinde üstünde olan talepsiz, kendiliksiz bir düşünce hakimiyetinin kurulması için kulakları Mürşid’in dışında her sese kapalı tutmak gereklidir.
Burayı başarabilen can içiyle ve içinin içi olan Mürşid varlığı ile vuslata erecektir.
Düşünce bu bakımdan her an’da mühimdir.
Oldu bittiye asla ve katiyen getirilmemelidir.
Bir kere kurulup bu düzen bitmez, her an’da bu nizam aynı düzeni ister ve bekler. Tarikte anlayış bakımından yol almak giriş ve çıkışın kapısı olan düşüncededir..
Alemin nizaminı düşünün, başınızı göğe kaldırıp yıldızları ve gezegenleri, ayı, güneşi seyredin. Yerini hiç değiştiren varmı dır?
Bir’i yerinden bir zerre kımıldasa, ya hayat verdigi alemini yakar, yada alemini altüst edip yıkar.
Düşünce istikametinin sabitliği bu hayy’ati önem taşıyan nizam ile ölçülebilir..