Düşünce semâlarından Hakk’a yol bulmak varken kendinde oyalanır durur insanoğlu.
Dışarıya aldanır, zahirin karmaşasına karışır, bir türlü bulamaz yolunu.
Halbuki onu suya götürecek yol öylesine açıktır ki…
Ama o, görmeye muktedir halini karalamaya işte öylesi çabalar…
Şöyle bir düşünce âlemini seyreylesek, aslında insanın yaratılışı itibariyle bu hâle uyumlanmaya hazır bir şekilde olduğunu göreceğiz.
Sevgisinden âlemleri yaratan Rabbimizin içimize koyduğu en yüce sır olan sevgi tohumunu çatlatmayı düstur edinebilsek her şey daha da kolaylaşacak.
Oysa biz bu denli kolay bir döngüyü kırmak için çabalar ve çabalarız durmadan.
Bir devran sinerjisi yaratan tebessümü hayatımızdan olabildiğince uzaklaştırır, vahdet ve tevhid şuurunu yaşlılık zamanlarımıza erteleriz.
Gençliğin kıymetini bir türlü bilmek istemez; gençliğimizin en verimli çağlarını ev, iş, araba ve kariyer döngüsünde harcarız.
Alabildiğine yeşilliğe gark olmuş bir vaktin katresi iken toprağın üstüne filiz vermek yerine tohumu toprağın derinliklerine göndermedeyiz.
Uyanmaya az mı kaldı bilinmez ama derin bir koma uykusuna dalmak üzere olduğumuzun bilincinde olup ayılmaya gayret eylemeliyiz.
Sahi niçin çekiliriz kabuğumuza, hele ki gençlik çağlarımızda…
Ne diye heba ederiz ömrümüzü bir maddeler dünyasına…
Yaratılış, evren, sır, insan gibi düşünce semâlarına ulaştıracak birçok derin konuyu ne diye iteriz elimizin tersiyle…
Niçin çekilmeyiz Hayy döngüsünün devrân enerjisine…
Oysa her şey saklıydı içimizde…
Yeter ki rabt olalım cândan bir yönelişe…
Sağ, sol, ön, arka, yukarı, aşağı durmaksızın sesleniyor Sen’den…
Beni ân, hatırla dercesine haykırıyor şeş cihetten…
Ama biz “bende” devreder dururuz öylesine…
Ve bende olduğumuz sürece Vedûd sevdana çekilemeyeceğiz bir daha hiç gitmemecesine…
Aslında öylesine kolay…
Hayy’at dolu bir enerji akımının içerisine çekilmeye bir nebze yaklaşabilsek keşke…
Tarifi basit, bir parça, bir tutam, bir yaprak…
Dinleyelim o vakit varalım hayy’atiyete…
Bir parça hareketliliği, bir tutam hayy’at tohumuyla dövüp içine biraz da sevgi yaprağından ekleyelim ve her gün bir yudum nûş edelim…
Değmeyelim o vakit bu ömrün lezzetine…
Kapılalım bir Vedûd sevgi seline…