II. Meşrutiyet sonrası çıkarılan bu dergi dinî, ahlâkî ve edebî içerikli bir dergidir. Bilindiği üzere II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte basın alanında büyük bir patlama olmuş, kısa süreli veya uzun soluklu birçok dergi ve gazete yayın hayatına giriş yapmıştır. Bu dergi de II. Meşrutiyet’in bir ürünü olup haftalık olarak yayın hayatına devam etmiş ancak çok uzun süre gündemde kalmayı başaramayarak 30 sayı sonunda kapanmıştır. 30 sayı neşreden bu derginin içinde yer alan yazıların muhtevası dinî, ahlâkî, tasavvufî ve edebî olarak şekillenmektedir. Sadece bu alanlarla da sınırlı kalmayıp, tiyatro ve padişahlara verilen dersler de konu edilerek muhteva genişletilmiştir. Padişah huzurunda verilen bu dersler “Huzur Dersleri” olarak isimlendirilmiş ve çeşitli makalelerde bu dersler neşr edilerek okuyucuların istifadesine sunulmuştur.
Derginin imtiyaz sahibi Fatih dersiâmlarından Hafız Mehmed Tevfik Efendi’dir. Derginin ilk sayısında yazmış olduğu ve daha sonra tefrika halinde devam ettirdiği “İlm-i Ahvâli Kalp” adlı makalesinde derginin isminin açıklamasını yaparak “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” Hadisi şerîfine binâen bu adı aldığını beyan etmiştir.
Kapak hariç 8 sayfadan oluşan derginin konuk yazarları dışında daimi yazarları her sayıda isim olarak belirtilmiştir. Bu isimler: Fatih dersiâmlarından Hâfız Besîm Efendi, Muhammed Esad Erbilî ve Rıza Bey’dir. İsmi verilen yazarlardan dergi vesilesiyle en çok üne sahip olan yazar Muhammed Esad Erbilî’dir. Çeşitli makalelerin yanında dergiye bir de şiir yazmıştır. Bu şiir Niyâzî-i Mısrî’nin bir gazeline yapılmış bir tahmistir.
Derginin kısa süreli olması dolayısıyla araştırmalar neticesinde tefrikalı (devamlı) yazıların toplamda 4 tanesi eksik kalmış, tamamlanamamıştır. Edebiyat ve tasavvuf muhtevası da dahil olan bir dergi olmasına rağmen dergide sadece bir tane şiirin yer alması dikkat çekicidir.
II. Meşrutiyet’in ilanıyla ortaya çıkan mebusan ve ayân meclislerine karşı kurtuluşu İslâm dininde arayan ve oraya yönelenlerin dergisi olan Mekârimü’l Ahlâk kurtuluşu, medeniyet seviyesine yükselişi daima dine sarılmakta görmüştür.
İslâm anlayışını yaymayı dahi İslâm bilginlerini, İslâm ilim ve ahlâkını savunmayı kendine bir borç bilerek hareket eden bu dergi, aşırı Batı düşkünlüğünün yanlışlığına dikkat çekmiş, bunun üzerine bir çok makale yayınlamıştır. Onlardan birtanesi olan “Kemâlât-ı Beşeriyyeyi Avrupa’da Görenlere Karşı Müdafaa” adlı makalede kurtuluşu Batı dünyasında görenlere yöneltilen birçok eleştiri yer almakta ve İslâm ilim adamlarının yapmış oldukları çalışmalar, İslâm ilminin kıymeti savunulmaktadır.
Muhakkak ki kurtuluş Batı’da değil kendi genetik kodlarımızdadır. Bundan 100 yıl önceki mesele bugün daha ehemmiyetini korumakta, refah Batılı toplumlarda aranmaktadır. Halbuki köklerine inen bir kültür araştırması nisbetinde görülecektir ki bu milletin Batılı devletlerden hiç bir farkı yoktur. Farklı olmadığı gibi aksine, Batı’dan hariç bizde bilginin üzerine koyabileceğimiz muazzam bir ilim var.
Edinilen bilgiler ilimle süslendiği vakit toplum huzura kavuşacak, kültürel kodlarını geri kazanarak, her ne var ise “kendinde” olduğunun bilincine varacaktır.
Bizse yönümüzü Batı’ya çevirmiş hala yanlış denizin sularında yüzmekteyiz. Oysa ki kendine inanan, bilimi ilimle bütünleştiren imanlı nesiller yetiştirmek bizim vazifemiz. Kendini bilen, Hakk’a hizmet odaklı bir nesil… Bu kadar zor olmamalı değil mi? İslâm diniyle şereflenmiş bir milletin içinde inançlarımızın değeriyle gençleri iman noktasında yetiştirebilecek dahi kendini daima paylaşmaya adamış eğiticiler bu görevi bir an evvel üstlenmelidir. Sorumluluk bilincini kaybeden bir toplumdan ne fayda beklenebilir ki? Halbuki o vakit dahi inançlar bırakılmayarak Osmanlı Devleti içinde yer alan koca yürekli insanlar yanlışı var gücüyle anlatmaya çalışmış, doğru bildiklerini topluma yaymayı üzerlerine vazife bilmişlerdir. Gayrı bundan sonra bize düşen kaynağından doğru bilgiyi temin edip, ilmin ışığında Hakk bildiğimiz doğruları korkusuzca savunmaktır. Geleceğin refahı Batı’da değil an’daki ilim pınarına sahip din-i İslâm’dadır vesselam!..