LOKMAN
Bir zamanlar sadıklığıyla tanınan Lokman adlı bir köle vardı. Adamcağızı, aynı yerde çalışan arkadaşları pek sevmezdi, onu her fırsatta incitirlerdi. Bir gün efendileri olan adam, kölelerini meyve toplamaları için bağına gönderdi. Lokman diğer köleler, hangi işi yap, derlerse itirazsız yapıyordu. Çalışmaktan kaçmıyordu onlar gibi. Meyveler toplanıyordu, Lokman dışında hepsi meyvelerin bir kısmını sahipleri için sepetlere dolduruyor bir kısmını da yiyorlardı. Lokman’a da yemesi için ısrar etmelerine karşın, Lokman ağzına tek lokma almıyordu. “Efendimiz ne der” düşüncesi onu yanlış yapmaktan koruyordu. Akşam olana kadar topladılar, evin yolunu tuttular. Eve gelince efendileri onları uzaktan izlemeye başladı. Getirdiklerini avlunun ortasına boşalttılar ancak o kadar ağaçtan toplanan meyveler, beklendiği kadar değildi. Efendi çok bozuldu bu duruma, aşağı indi ve niçin bu kadar az meyve topladıklarını sordu. Tüm adamlar, meyvelerin Lokman tarafından yendiğini söyledi. Lokman itiraz etse de çoğunluğun dediğine inandı efendi. Lokman kendini savunmak istedi ve “Ey Kerem Sahibi Efendim, madem bu adamların dediğine inandın, o zaman bizi bir imtihan et. Sonra bana ne isterseniz yapın.” dedi. “Bize sıcak su içir ve çölde koştur,” Lokman, Allah’ın bildirmesiyle neler olacağını biliyordu.
Efendi, bu teklifi kabul etti. Bütün kölelerine sıcak su içirdi. Atına bindi ve hepsini koşturdu. Lokman dışında tüm köleler kusunca içlerinin pisliği dışarı çıktı. Yedikleri çeşit çeşit meyveler yerlerdeydi ve iğrençti. Lokmancık ise aç olduğu halde yemediği için dupduru su kusmuştu. Köleler kendi çıkardıklarından, kendileri bile iğrenmişti. Efendi atının üstünden olan biteni görmüştü. İşin aslı ortaya çıkmıştı. Çünkü hiçbir kötülük saklanmazdı, eninde sonunda ortaya çıkardı. Adalet yerini buldu. Lokman, efendisine dost oldu, diğerleri işlerinden oldular.
Allah c.c. insanların işledikleri her şeyi bilir. Biz istediğimiz kadar gizli saklı işler çevirelim. Gizli, insana göre gizlidir. Her şeyden haberdar olan Yaratıcıya, sır mı olur? Kişi, Ekber Sırrı karşısında acziyetini yaşar. Kara karanlıkta, kara karıncanın ayak sesini duyan, izini gören, bizi istediği hâl üzere kaderleyip bu âleme imtihan için gönderen Rabbimiz mi bilmeyecek?
Aciz köle Lokman’ın hikmetli öğretişi, kötülüğü açığa çıkartırsa, Tüm varlığın Rabbi olan Allah c.c nelere kadir olmaz? Bu dünyanın arsız nefis sahibi insanları gibi olanlar, öbür âlemi düşünmedikleri için ziyandadırlar. Ancak onlar bunun farkına varamazlar. “Gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler,” ayetinden habersiz, yaptıkları kötü şeylerin yanlarına kâr kalacağını sanırlar. Oysa, Mülk Suresindeki bazı ayetler, tüm varlığın sahibinin Allah olduğunu ve mülkünde tasarruf etmeye kudreti olduğunu apaçık söyler. “Biz, ölümü ve hayatı sizin hanginizin iyi işler yapacağını denemek için yarattık.” “İyilik edenlere karşılığı iyilik olarak, kötülük edenlere de cezaları misliyle verilecektir.” “ Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir.” Nasıl bir nefistir ki özündeki varlığın hakikatinden haberi yok. Allah, çok uzaklarda, gökyüzünün bir köşesinde oturuyor ve olandan bitenden haberdar değil, diye düşünür.
“Ben, size şah damarınızdan yakınım” “Sinelerinizin özünü bilirim.” Akıl edip düşünen insanın kemiklerini çatırdaması gerek bu ifadelerden. Damarımızda kan olup dolaşan “O”, ne düşündüğümü bizden önce bilen “O” Konuştuğumuzu, kulak hırsızlıklarımızı gören duyan “O” Kaçacak yer, sığınılacak liman yok. Bunların idrakinde olmayanlar, nefislerinin kölesi hükmündedir. İdrakten aciz insanların davranışı. Kimse görmedi ya, çal, ye, söyle. Ey utanmaz insansı, ya içindeki Özün, Hayat Sahibinin, seni an be an gördüğünü, işittiğini hatırlasaydın yine yapar mıydın, hayvanların bile yapmadığı kötülükleri. Sendeki “SEN”i, görecek gözün olsaydı, nereye kaçardın? Kaçma cancağızım kaçma gel. Ne olursan ol, yine gel. “O”nun rahmeti kirli kalpleri yıkar, eğer pişman olup hayırda yarışan güzel insanlardan olmak için çabalarsan, kapılardan boş döndürülmezsin.
Lokman gibi iyilik içinde, kimsenin malına göz dikmeden, insan olmanın şerefiyle yaşanırsa içinden çıkan tertemiz su olur. Nefis bağlarından kurtulanların suyu, hayat bahşeder. Ab-ı Hayatla sonsuz hikmetlere gark olurlar. Hikmetinden sual edilmeyen Sultanı gönül evinde ağırlarlar. Kendileri yok hükmüne girenler, yokluk küllerinden bir gül olarak doğarlar.
Naz Makamında Aşk