Öncelikle sizlerden özür diliyorum. Son birkaç yazımı tamamen israile karşı yazıyorum. ‘Başka uğraşacak kimse yok mu’ ya da ‘yazmaya değer başka bir şey yok mu’ diye geçirebilirsiniz aklınızdan. Saygım sonsuz. Fakat yılın şu son gününe kadar, ayın başından beri yapmadığı kabadayılık kalmayan, artık askeri ve polisinin işgal ordusu gibi davranan işgal devletine karşı dik durmalıyız diye düşünüyorum acizane.
Bu ülkenin askeri artık hedef de tanımıyor. İnsanlık nedir zaten çok uzun zaman önce unutmuşlar, belli ki. Yaptıkları barbarlık ve zorbalıktan zaten bu çıkarımı çok kolay yapabiliriz. Cuma günü namaz çıkışında gösterileri takip eden gazetecilere de saldıran israil askerleri bir gazeteciyi vurdu. Ayrıca dün çıkan olaylarda da 2 gazeteci yaralandı. Savaş kanunlarında bile gazetecilere zarar verilmesi kanuna aykırı bir durum. Ama israilden bahsediyoruz efendim. Bize özgürlükler ülkesi olarak Amerika anlatıldı senelerdir ama demek ki asıl özgürlükler ülkesi israilmiş! Sınırları içinde her şeyi yapmayı mübah gören bir zihniyet.
El-Bureyc kampı Gazze’nin orta kesiminde bulunuyor. Dün bu kampta gösteriler oldu ve işgal ordusu gerçek mermi kullandı Filistinlilere karşı. 20 yaşındaki bir Filistinli kardeşimiz bu gösteride öldürüldü. Salih adındaki kardeşimize Cenab-ı Hakk’tan rahmet dileriz. Ey israil! Ne Filistinlilere, ne de sizin hukuksuzluğunuza itiraz eden, işgalinize razı olmayan hiçbir ülkeye Kudüs’ü başkent olarak tanıtamayacaksınız. Tanımayacağız! Amerika’nın ipiyle bir kuyuya indin ve o kuyudan çıkamayacaksın.
Dün israille ilgili bir haber daha geldi. UNESCO’dan ayrılmışlar. Sebebi ise Filistin konusunda taraflı bir tutum sergilemesiymiş. Bakalım israil abisi ABD ile Birleşmiş Milletler’den de çekilecek mi? Hani orada da kendilerine karşı olanlar var ya. Filistin’in tarafında olanlar var ya. Az buz da değil ki efendim 128 ülke.
Bir de Amerika’nın israil Büyükelçisi ile ilgili birkaç şey söylemek isterim müsaadenizle. İsminde ‘Melech’ olan David Melech Friedman, kısa bir süre önce ülkesinden israilin hali hazırda işgal ettiği Batı Şeria için “işgal altında” ifadesini kullanmaya son vermesini istedi. Yıllardır bu oyunun içinde Amerika. Yıllardır ülkede bulunan Yahudi lobisinin başkanlık seçimlerine etki ettiği için israile tek bir söz söyleyemiyor. Şimdi ‘başka bir arzunuz var mı’ diye soralım bu arkadaşa. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı bu isteği reddetmiş ama yukarıdan baskı gelmesi korkusuyla masaya ‘mecburen’ yatırmayı kabul etmiş. Yazık ki ne yazık…
Friedman’ın bir hafta içindeki marifeti bununla da sınırlı değil. Filistin ve israil arasındaki gerginliğin Amerika olmadan çözülemeyeceğini iddia ediyor Sayın Büyükelçi. Amerika, her şeye müdahale etmese, her şeye karışmasa eminim ki her sorun daha kolay çözülür. Sadece Birleşik Devletler, tarihi bir barışın sağlanmasını sağlayacak bir güvenilirliğe sahipmiş. Allah Allah. Biz başka bir gezegende mi yaşıyoruz ya da yaşananları farklı mı görüyoruz acaba? Friedman, Filistin’in ABD’nin Kudüs kararına karşı ortaya koyduğu tavrın “çirkin, kışkırtıcı ve haksız” olduğunu ileri sürerek, “(Filistinlilerin bazı tepkileri) Çirkin, kışkırtıcı, haksız ve anti-Semitikti. Bu tepkiler çok fazla duygusaldı ve maalesef aşırıydı. Çünkü Amerika, İsrail’in egemenliğinin sınırları da dahil olmak üzere Kudüs’ün son statüsü ile ilgili konularda net bir tavır takınmadı.” ifadelerini kullandı. Ey Friedman, BMGK’de 128 ülke karşı çıktı sizin haksızlığınıza, hukuksuzluğunuza. Ona da sesini çıkarsana.
Yeni yılın hepimize sağlık, mutluluk getirmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ederim. Yarın, yılın ilk gününde farklı bir konuyla tekrar birlikte olmak dileğiyle inşallah.