Komşularından ve bağlı olduğu Irak yönetiminden tepkiler gelmesine rağmen Barzani resti çekerek referanduma gideceklerini ve bağımsızlıklarını ilan edeceklerini tekrar ve tekrar duyurdu.
Bu referanduma ABD’nin ve İsrail’in büyük desteği var.
Niyetleri açık; bölgede bir Kürt Devleti kurmak ve bölgeyi daha da karışık bir hale dönüştürmek..
İleride de bu devleti kurmayı başardıklarında kendilerine paravan yönetimler oluşturarak kuklalarını çoğaltmak niyetindeler.
Buna rağmen Barzani böyle kukla yönetim olacağını bile bile hala daha bağımsızlıktan bahsediyor.
Kendini de o devletin başında uzun süre duracak zannediyor. Hala daha akıllanmış değiller.
Öyleyse hatırlatalım…
Barzani geçen yıllarda yönetimde bulunduğu özerk bölgenin içinde ve Irak yönetimi tarafından ABD’nin sıkıştırmasıyla zor dönemler geçirmişti.
Yönetimden düşürülmek için çok uğraşılmıştı. Kendisine muhalif kanat desteklenerek Barzani düşürülmek istendi.
Böyle bir ortamda destek veren yine Türkiye olmuştu. Çünkü ABD tarafından getirilmek istenen taraf Türkiye’ye düşmanlık besleyen ve sınırda sıkıntı çıkaracak bir taraftı. Nitekim Barzani’nin o dönemki Türkiye ile geliştirdiği ilişkilerde bunu gerektiriyordu.
Karşılıklı kazan kazan metodunca Barzani seçimlerden başarıyla çıkarıldı.
Gün geldi, devran döndü..
Türkiye’nin sınırlarında ve topraklarının bir kısmını da içine dahil edecek haritalar ortaya döküldü.
Kürt Devleti kurmak için vaatler ABD ve İsrail tarafından verildi.
Böyle bir devletin bağımsızlıktan öte istikrarsızlık ve ölüm akan topraklar olacağı gözle görülür bir gerçek iken bu hayallere Barzani inandı.
Üstüne üstlük bir de rest çekmeye kalktı.
Barzani, dost olarak tutacak ve zor günlerinde arkasında duran Türkiye’yi bir nevi arkasından bıçaklamaya kalkıyor.
Haliyle buna karşı Türkiye’nin tepkisi sert olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız bu duruma yönelik bazı girişimlerde bulundular.
Irak yönetimi tarafından bu referandumun tanınmayacağı kararının çıkmasında bu girişimler etkili olmuş olabilir.
Yine de bu yeterli değil!
Bildiğimiz üzere Misak-ı Milli sınırlarımız içinde Süleymaniye, Musul, Kerkük de vardı.
Buradaki ve diğer bölgelerdeki yaşayan Türkmen kardeşlerimizin bekasından da biz sorumluyuz.
Evet, belki Misak-ı Milli sınırlarımız diğer devletler tarafından kabul görmedi ancak kendi sınır güvenliğimiz ve topraklarımız mevzu bahis.
Buradaki istikrarsızlık doğrudan terör örgütlerini güçlendiren bir durum.. Bu terör örgütleri de Türkiye’ye silah doğrultan cinsten..
Hal böyle olunca biz bu duruma karşı meşru müdahafa hakkımızı kullanarak müdahale etme hakkına sahibiz.
En nihayetinde Irak Kürt Özerk Bölgesinden yapılan yayınlarda kurulacak bağımsız devletin haritası içinde Türkiye’nin doğu’daki toprakları da katılıyor.
Bu aleni bir savaş ilanıdır.
Türkiye de aleni bir şekilde böyle bir bağımsızlık olması halinde savaş ilanı olarak algılayacağını dile getirmesi gerekiyor.
Bu konudaki dirayeti ve kararlılığını da her mercide göstermesi gerekiyor ki Barzani de diğer destekçi patronları da işin ciddiyetini anlasın.
Bahçeli bu konuda destek olduğu gibi savaş ilanının kabul görülmesi açısından önderlik teşkil etmektedir.
MHP bu duruma destek verirken alınan çoğunlukla iktidarın yapması gereken milli çıkarlarımızı ve güvenliğimizi özellikle varisi olduğumuz bölgelerde korumaktır.
CHP’nin hali ise ortadadır.
Bu Barzani’nin iç meselesiymiş ve Türkiye karışmamalıymış.
Barzani ile CHP’nin patronları bir olunca ağızlarda bir oluyor.
Başka da bir şey beklemek zaten hayal olur. SİHA’ların teröristleri öldürmesine dahi karşı çıkan “teröristse elinde silah yok” diye absürt bir gerekçe sunan Genel Başkandan kol kola girdikleri HDP’nin fikirleri dışında bir şey söylemesi beklenemez.
Lakin bekleyen CHP seçmeni varsa artık onlarda uyansın ve gerçekleri görsünler.
Gerçek anlamda milli ve yerli, terörle mücadelede her türlü fedakarlığı vermekten çekinmeyen MHP ile bir kıyasa girsinler.
Kim daha ulusalcı kim daha Cumhuriyetçi kim daha milliyetçi ve halkçı iyice göreceklerdir.
Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti halkı olarak hepimiz ortak bir tavır içindeyiz ki ne Kürt Devletini ne de PKK koridorunu kabul ederiz.
Bunun için dişe diş, kana kan gerekirse gideriz.
Savaşsa tek çare, bundan da geri durmayız.
İktidarı bu konuda sert bir tutumla savaş ilan etmeye çağırıyor, Bahçeli’nin bu davetine de katılıyoruz.
Türk Milletinin olduğu kadar İslam aleminin de bekasının mevzu bahis olduğu bu süreçte tavrımız keskin, tepkimiz ise sert ve çetin olacaktır.
Kim bu hususta karşımızda durmak isterse hodri meydan..
Hakettiğini görecek ve Türk Milletinin yenilmez gücü ile karşılaşarak yok olacaktır.
Kim daha yiğit kim daha cesaretli buyrun görelim…