19. yüzyılın başlarında Azerbaycan’ın Şirvan bölgesinde tasavvuf faaliyetleri yeniden canlanar ve genişler. Bu faaliyetlere bölge ile yenice tanışmış rus yazarları Müritizm harekatı ismini vermişler. Müritizm harekatı hıristiyan ülkesinde İslamı günlük yaşam tarzı gibi devam ettirmek gayretiydi. Sufi ve evliyalar bu faaliyetlerin yapılmasında asıl güç olup, yüzyıllarla devam eden öğretileri pratik olarak uygulamışlar.
Şirvan hanlığının Rusyaya ilhak edildiği devirde Azerbaycan’da yeni sufi mektebi oluşmağa başladı. Bu mektebin kurucusu Şeyh Eyüp, mektep ise zikirciler mektebi adlanırdı. Bu mektebin bölgesel özelliği olmuş, sadece Şirvan bölgesinde yayılmıştır. Mektebin oluşmasında Şirvan’daki sufizm gelenekleri ve yerel şeyh arayışı esas rol oynamıştır.
Şeyh Eyüp ve onun zikirciler mektebi hakkında kaynaklarımız esasen 19. yüzyılda yazılmış makaleler, Rusyaya ait arşiv belgeleri ve yerel ahalinin rivayetleridir. 19. yüzyılda yazılmış makalelerin içerisinde en dolğun yazılanı Mahmut bey Mahmutbeyovun “Kafkaslarda Müritizm akımları” makalesidir. Mahmut bey Kafkaslardaki tarikatları esas alan makalesinde Şeyh Eyüp ve onun mektebi hakkında ayrıca yazmıştır. Şeyh Eyüp’ün evliyalık mertebesine yetişmesinde nefsi mücahide ve şeyhi adlandırdığı Hazret Baba ile üveysi bağlılığı gösterilmiştir. Tarikatları tenkit etmeği karşısına maksat koymuş makale müellifi neinki zikirciler mektebi, hem de bütün diger tarikatlar ve onların cahillik yayması hakkında yazmıştır. Buna rağmen, Mahmut beyin makalesi Şirvan’daki tarikatları araştırmak için devrinin ekser bilgilerini içerdiğinden kaynak mahiyetindedir.
Çarlık Rusyasında dindarları her zaman denetim altında tutmuş, tanınmış ilahiyatcıları farklı yollarla mühakime etmiş, bazen sürmüşler. Bu Şeyh Eyüp ve onun yolundan gelenlerden de yan geçmemiş, bazı resmi belgelerde onların da isimleri verilmiştir.
Şeyh Eyüp ve onun mektebi hakkında bilgi toplarken Şamahı ilinin Acıdere köyünde Hacı Mürşid ve Ağsu ilinin Keçdimez köyünde Zümürhan beyden bilirkişi gibi yararlanılmıştır. Onlar Şirvan’da geniş yayılan ve bir-birine benzeyen rivayetler hakkında konuşmuşlar. Bilirkişilerden müritlerin cezbe merasimlerinde kullandığı zikrler ismi verilen dörtlükler de toplanmıştır.
2010 yılında yazar Paşa Yakup “Şıh Eyüp Baba” kitabını yayınlamıştır. Kitabda mevcut rivayetler ve Şeyhin devamçıları, nesli hakkında ilginç konuşmalar verilmiştir.
Şeyh Eyüp’ün heyatı ve nesil şeceresi hakkında bir-birine zıt bilgiler vardır. Mahmut bey Mahmutbeyov zikirciler mektebini makalesinde listede üçüncü yerde yazır. O bildirir ki, Şirvanda üçüncü Müritizm mektebi İsmayıl Şirvaninin (1782-1848) nakşibendilik mektebi ile aynı devirde ortaya çıkmış zikirciler mektebidir. Bu mektep Şirvan’a yurtdışından getirilmemiş, yerel zeminde yaranmıştır. Bu mektebin banisi Şamahı ilinin Kabiristan ilçesinin zengin terekemelerinden olan, 19. yüzyılın başlarında yaşamış Şeyh Eyüp’tür.
Mahmut bey Mahmutbeyov Şeyh Eyüp’ün mürşitlik mertebesine yetişmesini bir kadar ironi ile verir, böyle eleştirel yaklaşım makale boyunca hiss edildiği için bir ayrıcalık teşkil etmir. O, Şeyh Eyüp’ü yerel rivayetleri iyice bilen dindar birisi gibi nitelendirir. M.Mahmutbeyov yazır ki, İsmayıl Şirvani’nin öğretileri Şeyh Eyüp’ün ruhuna güçlü etki yapmıştı, lakin terekemeliği ve ümmi olması ona İsmayıl Şirvani’nin irşat halkasına katılmağa engel idi.
Şirvan’ın sünni ahalisinin iyi tanıdığı ve ziyaret etdiği Babadağla ilgili hatırlanan Hazret Baba Şeyh Eyüp’ün hayatında mühim rol oynamaktadır. Şeyh Eyüp yakın çevresine beyan edir ki, Hazret Baba aksakal bir insan görünümünde, ak sarıkta ve yeşil abada sık sık uykuda ve oyanık olarken onun gözüne görünür ve her bir şeyden el çekerek, kendini Allaha hizmete adamağı ondan talep edir. M.Mahmutbeyov da samimiyeti ile bildirir ki, gerçekten de, Eyüp ailesini, servetini terk ederek, Kabiristan çöllerine çekilir ve zahidlik hayatı yaşayır. Yerel rivayetlere göre yazda, Kabiristanın bütün terekemeleri kendi koyun sürüleri ile Şamahı ve Guba yaylalarına göç ederken, tropik sıcaklar zamanı Kabiristan çöllerinde kimseye rastlanmadığı bir zaman, Eyüp, eline geçeni yiyerek, bu çöllerde yalnız yaşayırdı; kışın ise o, yalnız aç kurtların dolaşdığı Babadağa taşınırdı. Bir kaç yıl (bazı rivayetlerde 7 yıl) böyle zahidlik hayatından sonra Şeyh Eyüp yakınları aracılığı ile ilan edir ki, Hazret Baba ona şeyhlik verip, kabiristanlılar arasında tarikatı yaymağı ona emretmiştir. Şeyh Eyüp Hazret Babanın ismi ile ilişkilendirilen ve müritlerin hayatlarında baş veren olayları yorumlamak için zikirler söylemiştir.
Şeyh Eyüp’ün öğretilerine göre, ruhu ilahi bereketin derkine cezb etmek için cezvlerde 1000 kere “Le ilehe illelleh” ve “Hakk Hayy” kelimeleri okunurdu. Cezvler haftada bir defa, cuma namazı kılındıktan sonra yerine getirilirdi. Cuma günü bütün müritler Acıdere köyünde toplanır, öğlen, cuma namazı bittikten sonra, Şeyhin etrafında yarıdaire kururdular. Önce monoton sesle 1000 kere “Le ilehe illelleh” okur, sonra, hafta zarfında Şeyh’den aldıkları zikirleri, eger yenileri yoksa – eskilerini okur, daha sonra, başlarını ve bedenlerini hareket ettirerek vecde gelene kadar “Hakk Hayy” okurdular.
Şeyh Eyüp temennasız biri idi. O, müritlerin sadakalarını kullanmır, onlara ilan edirdi ki, o yalnız, onun mektebine verilmiş bu sadakaların sahibi olan Hazret Babanın halifesidir, lakin Hazret Babanın, yer yüzünde, bu sadakaların verileceği varisleri olmadığından, onlar bütün müritlere mensuptur ve her kes arasında eşit bölünmelidir. Sadakaların eşit bölünmesi için o, müritler arasında cümle düzenlemişti. Cümlede müritler gurublara bölünürdüler, her bir gurubun bir halifesi olurdu. Bütün sadakalar cuma gününedek toplanırdı. Cuma günü ise, Cuma namazı ve cezv bittikten sonra, sadakalar önce gurublar arasında bölünürdü, sonra ise gurubun halifesi onları kendi gurubunun üyeleri arasında bölürdü. Bu sadakalar koyun, un, yağ, ekmek ve b. oluşurdu.
Zikircilere hansı tarikata mensup olmasına rağmen, her hansı bir müslüman tarafından bişirilmiş gidanı yemeğe ve fark koymadan her bir kesle tanışlık ve dostluk etmeğe izin verilirdi.