Atlantik’in nasıl Doğu ve Batı yakası birbirine akraba ise, Akdeniz’in de güney ve kuzey yakası da birbirine akrabadır. Dünyada kutsal ve seküler kültürleri, ayakta tutan değerlerin hepsi Akdeniz kaynaklıdır. Akdeniz’in güneyi ile kuzeyi arasında kutsalla seküler kültürün hesaplaşması, geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam edecektir. Ancak bu hesaplaşma, silahlarla yapılan bir hesaplaşma değil, değerlerle yapılan bir hesaplaşma olacaktır.
Avrupa tarihinin geçmişini yönlendiren İslam, geleceğini de yönlendirecektir. Akdeniz’in iki yakasındaki ülkeler, birbirini hiç tanımıyormuş gibi durarak, 21. yüzyılda, dünyanın iki kalabalık ülkesi, Çin ve Hindistan karşısında, ekonomik ve kültürel üstünlüklerini koruyamazlar. Akdeniz’in dört yanındaki ülkelerin, savaş içinde değil, barış içinde bir arada yaşamaya ihtiyaçları vardır. Bir arada barış içinde yaşamanın, en güzel örneği Endülüs’te verilmiştir.Dünya barışı için Endülüs tarihinin, bütün boyutlarıyla yeniden yazılması gerekir.
Avrupa’da Kuzey Akdeniz’de İspanya, İtalya, Bosna, Arnavutluk ve Yunanistan bir yanda İngiltere, Fransa, Hollanda, Danimarka, Almanya ve İsveç diğer yanda olmak üzere iki Avrupa vardır. Onlar Avrupa medeniyetinde iki ayrı kültürü temsil ederler. Akdeniz Avrupası ve Doğu Avrupa ülkeleri Sicilya, Endülüs ve Osmanlı ile ortak bir geçmişe sahiptir. Araplar 711 yılından, Türkler 1354 yılından bu yana Avrupa topraklarındadırlar. 2000 yıllık tarih boyunca, iki dünya birbirleriyle her alanda sürekli alışveriş içinde olmuştur.
Müslümanlar Hristiyanlar ile İslam’ın ilk yıllarından bu yana, zaman zaman çatışarak, zaman zaman yardımlaşarak birlikte yaşamışlardır. İki kültür birbiriyle hem dost hem düşman olmuştur. İki kültür Avrupa çatısı altında yeniden bir araya gelmezlerse, Avrupa ülkeleri tanıdıkları Müslümanlarla değil, tanımadıkları Çinliler ve Hintliler ile birlikte yaşamak zorunda kalacaklardır. Batı dünyasını birlikte yaşadıkları İslam dünyası değil,yabancısı oldukları Çin ve Hint dünyası zorlayacaktır. Batı İslam’a düşman olmasıyla,kendisine düşman olması arasında fark yoktur.
Avrupa İspanya’daki iki dünyanın 8 yüzyıllık bilim ve teknoloji birikimini içselleştirerek, keşifler dönemini başlatmıştır. Ekonomiye yeni açılımlar kazandıran, kara ve deniz ticaret yollarını geliştirerek, içine düştüğü üretim güçsüzlüğünün üstesinden gelmiştir. Endülüs’ün coğrafya birikimine dayanarak, Amerika kıtasına ulaşmayı başarmışlardır. Amerikan’nın sınırsız zenginliklerinin yağmalanarak, Avrupa’ya taşınması, bütün Avrupa’yı tarihinde görülmedik bir zenginliğe kavuşturmuştur.
İngmar Karlsson’ın “İslam ve Avrupa” kitabında ayrıntılı olarak incelediği gibi, Avrupa dünya barışında etkili bir görev yüklenmek istiyorsa, yeniden Endülüs’e dönerek, geçmişte başarıyla uygulanan “Elhamra Modeli”ni, Gırnata’dan Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’e taşımalıdır. Elhamra Avrupa’ya model olursa, Kudüs de dünyaya model olur. Endülüs’te Arapların sağladığı barışı, Kudüs’te Türkler sağlamıştır. Türkler ve Araplar olmadan hem Avrupa hem de dünya barışı sağlanamaz.Türkler, Araplar ve Tatarlar Avrupa’nın hem içeriden, hem de dışarıdan kuşatmışlardır.
Endülüs döneminde İspanya tarihinde benzeri görülmedik bir ekonomik ve kültürel zenginliğe ulaşmıştır. Döneminde Kurtuba, Bağdat ve İstanbul gibi, bir çekim merkezi olmuştur.
İspanya’da Elhamra Sarayı ve Kurtuba Camisi ayakta kaldıkça, hiçbir Avrupa ülkesi Endülüs’ün eşsiz birikimine ilgisiz kalmayacaktır.
Akdeniz medeniyetlerinin harman olduğu, dünya şehirlerin sultanı Kurtuba, Avrupa’da barışın başkentidir .
Endülüs’ün tarihi yeniden yazılmalı, yeniden yorumlanmalıdır.
Dünyanın geleceğinde İslam vardır.