Türkiye ile Almanya arasındaki diplomatik krizden Türkiye’de bulunan Alman şirketlerinin etkileneceğini ve hatta soruşturma açılabileceğini açıklayan Almanya bir kez daha yanıldı. Dün Türk ve Alman Siemens şirketinin oluşturduğu konsorsiyum, Türkiye’nin ilk Yenilenebilir Enerji Kaynakları Alanı ihalesini kazandı.
İşin ilginç yanı 16 Nisan Referandumu sırasında Türkiye düşmanlığını aşikar eden Alman medyasının ilahenin galibini Alman şirketi olarak göstermesi oldu. Gördünüz mü şimdi, inandınız mı şirketlerinizin bu topraklarda güvende olduklarını? Balkanlar üzerinde söz sahibi olma niyetinizi apaçık görebiliyoruz. Orta Avrupa’da da aradığınız pazar imkanını bulamıyorsunuz. Sizin bu topraklardan değil çekilmeniz, şüphe duymanız bile size zarar getirecektir.
O yüzden rahat olun ve Türk ekonomisine güvenin. Fakat tüm bunlara rağmen Türkiye’nin ekonomisine darbe vurmaya çalışıyorsunuz ya bu da gelir mutlaka size döner.
Almanya, Türkiye olan gergin ilişkilerinin üzerine bir de AB fonlarının kullanılmasına engel olmaya çalışarak adeta yangına benzin dökmeye çalışmaktadır. Sizin Avrupa Birliği’ne yaptığınız ekonomiye baskı çağrısı mutlaka sizi etkileyecektir. Üstüne üstlük bir de mali yardımların tümüyle kesilip kesilmeyeceğini de araştırmaya giriştiniz. Daha anlayamadınız ki Türkiye’nin ekonomisi sıkıntıya girerse sizin o değerli şirketlerinizin de buradaki varlığı tehlikeye girer.
Yönümüzü Suriye’ye çevirelim. Amerika Birleşik Devletleri, YPG-PYD’ye 809 TIR’lık askeri mühimmat ve araç sevk ettiğinden daha önce bahsetmiştik. Verilen bu silahların Türkiye ve sivillerin üzerine çevirildiği de artık ortada olan bir konu. Söz konusu bir de tank grubu var. Eğer bu tank grubu Amerika tarafından verilmediyse kim verdi? Bu tanklar da mı ‘zorunlu’ olarak verildi?
PYD’nin Rakka’daki son marifeti de sivillerin evlerini yağmalaması oldu. Bunun haricinde Rakka’da 121 insan öldürüldü. Rakka’da sessiz bir insanlık dramı yaşanıyor, göreniniz var mı? PYD bölgeyi ateş hattına aldıkça, kimse o insanların kentten çıkmalarına izin vermiyor. Sivillerden zorla haraç alınması, sivillerin kente girişleri için referans sorulması gibi yapılan zorbalıklar da işin cabası. Zaten beslenme ve barınma ihtiyacı hat safhada ve siviller taşlık arazilerde tutulmakta.
Amerika sebep olduğu bu katliama daha ne kadar sessiz kalacak bilinmez. Gerçi gittiği her yere demokrasi götürdüğünü iddia eden bir ülkeden de başka bir hareket beklenmez.
Cuma günümüzün mübarek olması niyazıyla noktayı koyalım efendim. Muhabbet ile.