Kur’an’ın kendine mahsus bir dili olduğu söylenir ama nihâyetinde o da Arapçadır. Hatta İbranice bilmek ile Arapça dili öğrenmeden yapılacak olan tefsir bir tercümeden okuduğunu değerlendirmek olacaktır. Yani kişi asıl kaynaktan beslenmeyerek duyduğu üzerinden hareket etmiş olacak her halükârda aslında.
Eyvallah, asıl kaynak kişinin gönlüdür ki peygamberler ve veliler gönüllerine ilham olunan ilimle amel eder ve yönlendirme yaparlar.
Fakat kişinin “gönül” hâline gelmeden yönlendirme yapması ya da kendisine ilim bahşedilmeden ilim sunmaya kalkışması yanlış kaynaktan beslenmesi ihtimalini doğurur.
Her insan tabi ki yorum yapabilir, okuduğu sûrelerden anladığını kayda geçirmek de isteyebilir fakat buna tefsir demek ne kadar uygun düşer?
Kişinin kendi aklına aşırı güvenmesi hata yapmasına neden olabilir. Çünkü aslında akıl insanı bir yere kadar taşır. Bir yerden sonra insanı yönlendirmesi gereken olgu aşk’tır.
Efendimiz’e miraçta Cebrail’in bir yere kadar eşlik etmiş olması buna semboldür. Ama insanoğlu bunu bilir ama uygulamada hep aklını öne koymak suretiyle kendisiyle de çelişir.
Tasavvufi manada mürşide tabi olmayı reddetme iddiası kişide kibirlik oluşturur.
Her konuda rehberlik eden herkesi mürşid-i kâmil olarak adlandırmak ise ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur.
Bu dünyadaki görevlerimiz birer toplumsal rolden ibarettir. Bir kişi toplumsal rolünü çok iyi oynuyor olabilir. Yani çok iyi bir öğretmen, çok iyi bir anne ya da baba olabilir ama bu kişiler mürşid-i kâmil olarak adlandırılamazlar. Böyle bir şeyi savunmak tabiri caizse işi sulandırmak olur.
Eğer her insan Allah’ın kelâmını işitebiliyor olsaydı o zaman Allah, havas-ül havas olan arif billah marifetullah varlığından hayy’at bulan Peygamberleri ve dahi Hakk dostlarını vazifelendirmezdi, velayet makâmı olmazdı.
Ama bazı kişiler temelde kendilerini kibir yüklenerek sûnî bir kemalat mertebesinde görebilmektedirler. Kendi yerlerini meşrulaştırmak için tüm insanları çeşitli sebeplerle,
işte iyi anne bir mürşid-i kâmildir, iyi öğretmen de mürşid-i kâmil demek insanların sadece kafalarını karıştırmaktan başka bir şey değildir.