Ker’bela hadisesinin ne anlattığını biliriz elbet! Yas tutar göz yaşı akıtırız, onların acılarını gönülden, kalben, düşünsel olarak hissetmek için hadiselere anlam ve mânâlar yükleriz..
Muhammedi var’lığın yeryüzündeki en kıymetli batıni bağ’ı olan ehl-i beyt’im…
An’ın süzgecinden geçirip tekrar tekrar anlamlandırmaya çalışalım, hatır’layalım ki Hakk’ın var’lığına verdiği isim olan “Muhammed” pek çok, tekrar tekrar övülen demekti, medhedilen ki Tek güzellik sahibi O’dur, övgü hamd tekrar tekrar O’na’dır…
O’ ismi ve isimleri ile birlikte daim her gönülde vücud bulan Hakk, yöneliş ile hakikatin açılımını murad eyledi, O’ diyor ki, zahir gözün ile gördüğün herşey batıni aynan…
Ker anlam itibari ile kir’den gelmektedir, kir vücudun üzerinde biriken kir tabakası olarak çevrilse de, batıni çevirisi kalbi kapatan perdeleyen nefs, hırs, zann ve ego anlamında düşünürsek herşey bir’bir’ine ne bağlantılı hayy’ret içinde vav oluruz…
Değişik gibi görünen hadiseler aslında tek bir noktayı insanın sınavına işlemekte, şirk!!
Hem Asr-ı Saadet dönemi hem ker’bela örneği şirk ile cihaddır..
Hakk’ın bizzat Hakk’ikat’ten Var’lık sunduğu an’lardır, O’nun ikat eyledigi ten’den doğan her kelâm tebliğ’dir.
Doğru yolun şehidi şahidi’dir ki, katiyen bir kayıp olmadığı gibi şu an’a bir hatırlatma sunmaktadır..
O’nun katında olumsuzluk yokluğun yokluğu gibidir, tüm olumsuz acı gibi görülen her olay, hadise Hakk’ın Tek’liğine hizmet etmiştir. Tek’liğin içinde Var’lık bulan zaten hiç’tir ki, ölüm ne şekilde olursa olsun şekildir. Çünkü O her kim ise Kemalata ermiş kul şeksizliğe ermiştir…
Şimdi geçmişe değilde yezit ile olan cihadını bil an’da, bilinmek ve bil’dirilmek için geç kıyam’a, o vakit Cihad kazanılır yezit karşısında. Şekilde kalan yaşayan ölüdür ki şeksizliğe karışan ebedi hayy’atta..