Allah’ın var’lığına ve büyüklüğüne iman eden bilim adamlarının dünyaya yönelik bir makam, mevki, ün veya para gibi hırsları olmadığı için, bilimsel araştırmalarda gösterdikleri gayrette son derece samimi olur.
İman eden bilim adamları bilirler ki, evrenle ilgili olarak keşfettikleri her sır bütün insanlara Allah’ı tanıtacak, insanlara Allah’ın sonsuz gücünü ve ilmini gösterecektir.
Ve insanlara Allah’ın var’lığını anlatmak, yaratılış gerçeğini tanıtmak iman eden bir kişi için kuşkusuz önemli bir ibadettir.
Allah’a iman eden bir insan için, isteklerine ulaşmak, zorluklardan sakınmak çok kolaydır.
Çünkü, Allah’ı gereği gibi takdir edebilen bir insan, Rab’bimizin kendisine her zaman en yakin olduğunun bilincindedir.
Cenab-ı Hakk’ın dualara icabet edeceğini, zorlukları ve sıkıntıları gidereceğini ve daima kendisini koruyup kollayacağını bilmektedir.
Allah’a olan bu güven ve teslimiyet, Mümin’in sürekli olarak tevekküllü olmasını, dolayısıyla huzurlu ve rahat yaşamasını sağlar.
Değerli İslam âlimi İmam Gazali, Allah’ın kula yakınlığını şu sözlerle ifade etmiştir;
“Allah c.c miktarlarla sınırlandırılamaz, kıtalar kendisini içine alamaz, yönlerle çevrili değildir; ne yerler ne de gökler onu kapsar. O, arş’ın üzerinde kendi buyurduğu ve murat ettiği manada yerleşmiştir. Arş’a ne temas etmiş, ne karargâh kurmuş, ne yerleşmiş, ne hulül etmiş, ne de ondan intikâl etmiştir; bunlardan beridir. Arş O’nu taşıyamaz, bilakis Arş ve Arş’ı taşıyan melekleri O’nun kudret lütfuyla taşımakta, bunlar O’nun kabza-i kahrında müsahhardırlar. Arş ve göz üzerinde olması yerden ve topraktan uzaklığın gerektirmediği gibi, Arş’a ve göğe yakınlığını gerektirmez. Tam tersine yerden ve toprak altlarından çok ırak olduğu gibi, Arş ve semadan da çok ıraktır. Bununla birlikte her var’lığa en yakın olan Kul’a şah damarından daha yakin bulunan O’dur. Nitekim Kur’an’da “O, her şeye şahittir.”34/47 buyurulmuştur.”