Son günlerde AK Partinin kurucularından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül üzerinden çeşitli spekülasyonlar oluşturulmaya çalışılıyor.
Baykal, Cumhurbaşkanlığına aday olarak gösterilebilecek olduğunu ve %48’in adayı olabileceğini söyledi. Ayrıca Baykal ile Gül’ün gizli görüştüğü de ifade edildi.
Diğer bir iddiaysa Saadet Partisinin başına geçeceği ve ‘hazır ol, sana ihtiyacımız var’ denildiğiydi.
Tüm bu iddiaların arka planın Gül’ün Kayseri’de yapılan Ak Parti’nin Evet mitingine katılmamasından kaynaklanıyordu.
Lakin tüm gözler Abdullah Gül’deyken, Gül sessiz kalmayı tercih etti.
Gül sessiz kalınca Ak Parti cephesinden bir çağrı geldi. Çağrıda “bir an önce açıklama yapması ve spekülasyonları bitirmesi” isteniyordu.
Böylesi spekülasyonlarla yıpratma çalışmaları AK Parti cephesinden tepki ile karşılandı. Gül’ün net olmamasından dolayı böyle şeylerin olduğuda belirtildi.
Bir kişinin belli bir fikri vardır.
Bu fikir doğrultusunda sürekli hareket etmesi gerekir.
Cumhurbaşkanı Gül’de orta kararda gitmek isterken farklı rüzgarlara kapılmaktan da kendini alamıyor.
Kesin ve net bir duruş sergilenmesi taraflarında buna göre tavır belirlemesine sebep olacaktır.
Sessiz kalmakla siyaset yapılmaz.
Her sessiz kalışta bazı mihrakların amaçlarına da istemeden hizmet edilir hale gelinebilir.
Dolayısıyla tarafını belli etmeyen her daim bertaraf olmuştur.
Değişim ve Silkinme Şart!
Diğer taraftan bugüne kadar Ak Partili olduğunu iddia eden ve hala da öyle olduğunu söyleyen lakin takiye yapan birçok kişi var.
Bu kişiler ‘kraldan çok kralcılıkla’ çıkar elde etme peşinde koşarken gerçekten bu ülkenin davasını güdenleri ise asılsız ithamlarla ya partiden dışladılar ya da bugün dışlamaya çalışıyorlar.
Sonuç ortada, bu durum Erdoğan’ın zorlu günlerde yalnız kalmasına yol açtı.
Erdoğan öyle kritik evrelerden geçerken yanında tek bir dava arkadaşını bulamayıp yine milleti buldu.
Hal böyle olunca bazı şeylerden ders çıkarmak elzemdir.
Ak Parti’ye katkısı olmadığı gibi sadece koltuk peşinde koşanlar, parti ilkelerinin dışında hareket ederek erdem
hareketine yakışmayan ayrıştırmalar yapanlar bir an önce tasfiye edilmelidir.
Ak Parti’nin “ben Fazilet Partisinin devamıyım” şeklinde bir anlayışa geçmesi kitle partisi yapısına büyük zarar vermekte ve daha da verecektir.
Erdoğan ile birlikte bu anlayışın değişeceği yönünde umutlar artmakta lakin eğer Erdoğan da bu durumu değiştiremezse AK Parti erimeye doğru gittikçe yaklaşacaktır.
Geçmişte yaşanan krizlerle kimlerin sağlam olduğu açıkça görüldü lakin bugün hala çürükler parti içinde barınmaktadır.
Bu çürükler arındırılmadığı sürece etraflarına zarar vermeye ve partiyi içeriden çökertmeye başlayacaktır.
Referandumdan %51 çıkması ise tam tamına da bunun bir mesajıdır.
Eğer bu mesaj doğru okunmayıp geçiştirilirse bunun bedelini millet ağır soracaktır.
Bugün davadan ayrılanların isminin duyulmayışının sebebi milletin teveccühüne olan ihanettir.
Eğer Ak Parti yöneticileri de bu teveccühün gereğini yapmazsa Erdoğan sonrasında Ak Parti’nin siyaset sahnesinden ismi silinecektir.
Erdoğan ile birlikte inşallah yenilenme ve milletin fikrine ve zikrine bir uyumlanma olacağı umut ediliyor.
Bu değişim CHP’nin bile oylarını eritecektir bizden söylemesi…
Hareket ve değişim şart vesselam..