Hukema, insan küçük âlemdir, der fakat Tanrı hâkimleri, insan büyük âlemdir, demişlerdir. Çünkü hukemanın bilgisi, insanın suretine aittir. Bu hâkimlerin bilgisiyse hakikatte insanın hakikatine ulaşmıştır.
Surette sen küçük bir âlemsin ama hakikatte en büyük âlem sensin.
Görünüşte dal, meyvenin aslıdır, fakat hakikatte dal, meyve için var olmuştur.
Meyve elde etmeye bir meyli, ümidi olmasaydı hiç bahçıvan, ağaç diker miydi?
Şu halde meyve görünüşte ağaçtan doğmuştur ama hakikatte ağaç, meyveden vücut bulmuştur.
Mustafa onun için “ Âdem’le bütün peygamberler, benim ardımda ve benim sancağımın altındadır.” Dedi.
O hünerler sahibi, onun için “Biz, sonda gelen fakat en ileri gidenlerdeniz” buyurdu.
Suret bakımından ben Âdem’den doğmuşum ama hakikatte onun atasının atasıyım ben.
Melekler bana secde ettiler, Âdem, benim ardımdan yürüdü, yedinci kat göğün üstüne çıktı.
Hakikatte babam, benden doğdu; ağaç, meyveden vücut buldu.
İlk düşünce, fiil âleminde son olarak zuhur etti. Hele vasfa mazhar olan düşünce.
Hasılı, bir an içinde gökten nice kervanlar gelmekte, göğe nice kervanlar gitmektedir.
Mesnevi 4. Cilt