Berlin’de bir grup kendini adamdan sayan eşkıya iki Türk bayanın üzerine itlerini saldı dün. Bizim kültürümüzde bayana el kalkmaz. Aslında erkek olan da bayana el kaldırmaz. Kadına şiddete bu kadar karşı olan bu ‘medeniyet’ bakalım bu çirkin olaya nasıl karşılık verecek?
Medeniyetmiş…
Karşındaki bayan ya hu… Kendini savunabilecek neyi var? Kuvvetle muhtemel, diğerlerinden yaşlı bir bayanın boğazını sıkmak diğerine ise köpeğine ısırtmak suretiyle saldırtan bu şehir magandaları, medeni magandalar, kaçıp gittiler. Tabi, erkekliğin onda dokuzu kaçmak ya! Mağdureler yardım isteyince bu ‘erkekler’ hemen topuk!
Türkiye ne zaman kritik bir sürece girse hemen bir olay kopuveriyor Avrupa’da. Bir anda ırkçı Türk düşmanları hortlayıveriyor.
Hollanda’nın Rotterdam kentinde yaşananları daha unutmadık. At ve itle oradaki soydaşlarımızın üzerine yürümüştü Hollanda’nın sözde polisi.
Geert Wilders, Türkleri ve Müslümanları sevmediğini, aslında hiçbir yabancı unsuru sevmediğini mecliste haykırabiliyor.
Avusturya’nın daha bıyığı terlememiş başbakanı Kurtz, açıkça ülkesinde Müslüman istemediğini söyleyebiliyor.
Şimdi bu birliğe girmek mi doğru olur yoksa girmemek mi?
Bakın, 24 Haziran’da seçime gidiyoruz. Avusturya ve Hollanda hemen geçen seneki rollerine döndüler. Almanya’dan da aynı şeyi bekleyelim der bu kardeşiniz. Kurtz ve Rutte’nin daha seçim tarihi belli olur olmaz “gelmeyin” diyebilecek kadar gözleri dönmüş. Asıl Merkel’i merak ediyorum. Almanya’daki soydaşlarımızla da illa ki bir araya gelmek isteyecektir bizim siyasetçiler. Bakalım kimlere müsaade çıkacak, kimlere izin verilmeyecek.
İşin bir de bu boyutu var tabi. Hatırlarsanız Almanya 16 Nisan referandumunda hayır diyeceklere ve PKK’lı teröristlere kapılarını açmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telekonferans ile bağlanmasına bile karşı çıkmıştı. Neymiş efendim? Güvenlik zaafiyeti. Tabi tabi…
Bugünkü yazımızı Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in sözleriyle tamamlamak isterim. Yarın tekrar görüşmek üzere inşallah.
“Avusturya ve Hollanda sağduyulu davranmalıdır. Demokratik değerlerin zedelenmesine kapı açılırsa bunun sonu gelmez. Açılan kapıdan önce popülizm girer, sonra ırkçı siyaset meydanı ele geçirir ve en sonunda da nefret siyaseti her yere hakim olur. Avusturya ve Hollanda başbakanları bu kararları alarak kendi ülkelerine kötülük ediyorlar. Her iki ülkede de ırkçı siyasi hareketler bu yaklaşımlar yüzünden güçleniyor. Avrupa’nın içine bir türlü, dışına başka türlü demokratik yaklaşım olmaz. Demokrasi konusunda sözlerinin itibarı olsun istiyorlarsa önce Türkiye karşıtlığından uzak kararlar almalılar.”