Almanya’da seçimlere iki hafta kala iktidarı muhalefeti Türkiye’yi diline iyice dolamış durumda. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin engellenmesi konusunu her fırsatta dile getiren başbakan adayları, Avrupa Birliği’nden gelen cevapla şoke oldular. Avrupa Birliği, Türkiye’nin stratejik olarak önemi ve ekonomik olarak güçlenmesi nedeniyle Almanya’nın bu talebini reddetti. Mantıklı olan da buydu zaten.
Almanya gelen bu ret cevabıyla neye uğradığını şaşırdı. Bir de üstüne Dışişleri tarafından Almanya’ya yönelik gelen seyahat uyarısı, muhalefet lideri Schulz’u kızdırmış. Schulz, alınan bu kararla Almanya’nın aşağılandığını kamuoyuyla paylaştı. Sen bakanları konuşturma, yıllardır PKK’yı besle, FETÖ’ye finansman sağla, Cumhurbaşkanı’nın konuşmasına müsaade etme… Eee? Almanya, Türkiye’nin aşağılamasını kabul etmeyecek de biz bunları kabul edecek miyiz? Almanya, Avrupa Birliği’ne yaptığı ekonomik kısıtlamayı kendisi de yapabilir. Türkiye’deki Alman şirketlerinin faaliyetini durdurma kararı alabilir. Kendi kararları olur bu ve saygı duyulur. Peki kaybeden kim olur? Almanya’nın dünya haritası üzerindeki en rahat pazarı Türkiye’dir. Orta Avrupa ve Balkanların ekonomik yetersizliğinden dolayı zaten bu bölgelere girmek isteyen yok. Dolayısıyla da Almanya şansını zorlamamalı diye düşünüyorum acizane.
Almanya, Yunanistan’ın Avrupa Birliği’ne girmesinde kilit bir rol oynamıştı. Fakat sürekli geri giden ekonomisi ve yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nden çıkma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Yunanistan ekonomisinin Avrupa Birliği’ni kaldıramayacağı ve çıkması gerektiği aşikardı.
Yaşanan ekonomik krizin ardından tüm geliri turizme bağlanan Yunanistan beklenmedik bir şekilde Almanya’ya sırt döndü. Sözün özü Yunanistan da artık Almanya başbakanlarının önünde el pençe divan duran bir ülke olmaktan çıkıyor. Başbakan Alexis Çipras, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye üyelik müzakerelerinin sonlandırmasının stratejik bir hata olacağını belirtti. Asıl merak edilen ise Almanya’nın Yunanistan ile ilişkilerinde bundan sonra nasıl bir yol izleyeceği.
Daha önce herhangi bir ülkenin genel seçimlerinde bu tarz bir olay yaşandığını zannetmiyorum. Almanya derhal Avrupa’nın külhanbeyi rolünü bir kenara bırakmalı ve Türkiye ile ilişkilerin gerilmesini ilk başlatan ülke olduğunu kabul etmelidir. Sevmeyebilirsiniz, istemeyebilirsiniz; buna saygı duyarız. Ekim ayında yani Almanya genel seçimlerinin ardından ise başbakan olacak kişinin Türkiye ile ilişkileri nasıl yürüteceği de ayrıca bir merak konusu.
Hollanda’da hükümet seçimlerinin üzerinden neredeyse altı ay geçmesine rağmen hala bir hükümet kurulamadı. Seçimin galibi ırkçı lider Wilders ile hiçbir parti hükümet ortağı olmak istemiyor. Müslüman düşmanı olan Wilders’in partisi PVV’nin hükümet ortağı bulamaması da Hollanda’da kaygıyla izleniyor.
Perşembe günü Balkanlar analizi ile devam edeceğiz inşallah. Herkese hayırlı bir hafta olmasını dilerim.