Balkanlar… İlk devletlerin kurulmaya başladığı zamandan beri bir ateş hattı, pimi çekilmiş bir el bombası. Fakat Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’ı himayesi altına almasından itibaren insanlar arasındaki hoşgörü muazzam derecede tesis edilmişti. Her ırk ve milliyetten, her inançtan kimseler komşuydu; akrabadan da yakın derecedeydi. Milliyetçilik akımının ortaya çıkışının ardından ise Balkanlar sadece siyasi olarak elimizden çıktı. Gönlümüzde ise her zaman olmaya devam edecek.
Bugün Makedonya’da bir kişi ‘Siz nerelerdesiniz?’ diye sorabiliyorsa, bugün Prizren’den bir kişi çıkıp da ‘Prizren, Osmanlı’nın Balkanlar’daki çeyiz sandığıdır.’ diyebiliyorsa, Prizren’de Namazgah yakınlarında bizi gören bir Kosovalı ‘ Osmanlı torunları’ diye içten gülümseyerek bize seslenebiliyorsa, bizim gönül bağımız bu bölge ile hiç kopmayacaktır, biiznillah!
Tarih boyunca olduğu gibi bölge üzerinde yine oyunlar oynanmakta. En sonuncusu ise ‘Ortak Pazar’ denilen, Bosna, Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Makedonya ve Karadağ ülkelerinin siyasi olarak birlik olması, mal dolaşımı ve ulaşım serbestliği sağlanması için bir araya getirilmesi düşüncesidir. Bu projeyi ise en fazla destekleyen Almanya.
Avrupa Birliği projeyi finanse edebilmek için hazır. Zaten daha önceden üye alımının olmayacağı açıklanmıştı. Almanya’dan yapılan açıklamada proje için 1 milyar euro tutarında yardım yapılacağı açıklanmıştı. Almanya ve dolayısıyla AB için Balkanlar’daki etkinliğin korunmasının temel yollarından biri de bu projedir. Almanya’nın yapmak istediği bir diğer önemli hareket ise söz konusu ülkeleri birleştirme düşüncesidir ki bunun gerçekleşmesi zor bir ihtimal olarak görünmekte. Çünkü Sırbistan Kosova’yı tanımamakta. Siyasi olarak bir ilişkisi olmayan iki ülkenin ‘başka bir ülkenin hatrına’ bir araya gelmesi de mantık hatası olacak bir durumdur.
Projenin içinde bulunup da en çok istekli olan ülke ise tabi ki Sırbistan. Balkanlar üzerinde en önemli üretici konumundadır. Bu proje için istekli olmasının bir diğer sebebi ise proje kapsamındaki diğer ülkelerin kendileri kadar güçlü ve zengin olmamaları. Sırbistan, hemen kendini göstermek isteyecektir. Fakat Almanya ve Sırbistan ne kadar ısrar etse de halkların arasındaki anlaşmazlıklar devam ettiği müddetçe böyle bir birliğin varlığından söz etmek mümkün olmayacaktır. Henüz 9 yıllık bir ülke olan Kosova’da ve 90’lı yıllardan sonra Bosna’da yaşanan katliamları hatırlamak ve Sırpların umursamaz tavırlarını göz önünde bulundurmak yeter de artar bile.
Bu durumda Balkanlara en yakın olarak bizim söyleyeceğimiz sözlerin büyük önemi bulunmaktadır. Amerika’nın bu tarz bir oluşuma olumlu bakacağını söylemek pek de mümkün değil. Çünkü Amerika, ne Balkanlarda Sırbistan ve dolayısyla Rusya’nın ne de Avrupa’da Almanya’nın güçlenmesini isteyecektir.
Sonuç olarak kısa vadede böyle bir proje bölgede tutmayacaktır. Almanya’nın sırtındaki yükü atma istemesi, Sırbistan’ın sürekli güçlenmek istemesi ve Amerika’nın bölge üzerinde baskın olma isteği proje kapsamında bulunan devletler için bir çözüm getirmemekte. Türkiye, Balkanlara olan yakınlığı ve gönül bağıyla kritik ülke konumunda. Yukarıda saydığımız insani nedenlerle de söz sahibi olma konusunda önemli adımlar atabiliriz.