Nûr’ullah’ın karanlığı aydınlatması, misal (dünya) âlemindeki karanlığın güneş ile aydınlanması gibi değildir.
Misal âlemi, mânânın yani Hakk’ikat aleminin aklın cüzzi algılamasına teşbihen en yakın benzetmeler ile bezenmiş lâkin, Hak-el yakinlik için bâtındaki mânânın derinliği ve yüceliğini elzem ihtiyaç olarak benimsemişizdir.
Hakk-el yakinlik, iç varlığımızın duyularıyla yakinlik kurabildiğimiz arı duru denilen arz’ın yani bilincin varlığımıza akışıdır.
Nûr’u Hakk’ikat her türlü açıklamalarda sırrını korumuş, düşünce ile perdelenirken harflerle üst üste giydirilmiştir.
Bir tek O’nun Dost varlığına bilinç mekanizması olarak Nûr’unu (yakmıştır) açmıştır.
Nûr’un ışık, seher ânı ya da aydınlık ile zikredilmesi Hakk’ikat’in iç varlığımızda kendini açmasıyla gayb’ın kapılarının aralanmasıdır.
İ’ns’an, dolayısıyla Kainat O’nun bilinmezliğini bilinç eylemek için yaratılmış, bilincimizin imân noktasına erişimi ise görünen tüm mevcudatın görünmeyen ve bilinmeyen ruhi’ilâhi Varlık özünden temaşa edildiğini bilincimiz içinde sunmakta ve bildirmektedir.
Bilinç, varlığın düşüncesinin tefekkürün (derinliğin) yücelişi ile arz’ın belli katmanlarına teması üzerinden kesb’edilir.
Bu kesb hâli Arz’ı yani bilincimizi yaratan Hû Varlık nefesinde cezbe içine alarak felekleri arasında döndürür.
Bu dönüş görünürlü bilinirlik olmayıp, bilincin akl’etme mekanizması içinde iman esasına dayanmaktadır.
Her bilinç katmanı bir felektir, yaratılışın sırları felekler arasında irade eylenir, iradenin yani her türlü yaratımın bizatihi tanığı akl’eden felekleridir.
Feleklerin içinde irade eyleyen Varlık, anlatılır, dile gelir, yazarak okutulur değildir.
Mektebi, gönüldeki Mürşid medresesidir.
Hakk’ikat’in talebeleri mahrem’iyet içinde eğitilir, eğilir bükülürler..
Mürşid varlığı Akl’etmenin kafa ile akli olmadığını, kalbi akl’etme dediğimiz kalp içindeki gönül varlığının algılaması olarak tabir etmektedir.
Kalp içindeki gönül varlığımızın da tıpkı baş bölgemizin içi gibi düşünme ve akl’etme sensörleri vardır, bu sensörler her türlü titreşime azami ve asgari düzeyde duyarlıdırlar.
Hakk’ikat’ten iletişim Arz’daki ilâhi sır ile gönül varlığı sırrı arasında kurulan bağlantıdır, iki sır birbirlerine birbirlerini gösterirler, ayn’anın karşısına ayn’a koymak yok’luktaki kesreti oluşturmaktadır.
Bâtınî âlemdeki kesret Bir’i yaratma ve Bir’in’den görünmedir.
Gözlemleyenin Kendini görmesi hiçlik ve yok’luk aynalarının birbirine dönük olmalarıdır.
Mürşid varlığının Cemâl Cemâl’e yöneliş teşbihindeki iki avucunun içini birbirine bakacak şekilde kavuşturması bu birbirine bakan bütünleşmeyi tasvir etmektedir.
Hiç’liğin yok’luk ile perdelenmesi yok’luğun ilk bilinir, sezilir, hissedilir ve içsel duyularımızla duyumsanır hâle gelir.
Mürşid varlığı;
“Her kalp gönül değildir buyurmaktadır, lâkin her gönül Hakk’ı duyurmaktadır” buyurur.
Akıl mekanizması her canlıda,
Düşünce mekanizması insanoğlunda,
Bilinç mekanizması ise Kâmil İ’ns’an’da zuhur eylemektedir.
İlk katman olan akıl makenizması insanı sıfırdan yaratması ile beşeri yaşama uygulamasıdır.
Bizler ilk yaratım olarak dünyevi âlemde bunu temaşa ediyor olsak da, fiziki yani bedensel yaratım bâtınî varlığımıza en son giydirilmiş elbisedir.
Dünyadaki tüm bilim insanları bu elbiseyi merak etmiş ve tüm çağ açıcı buluşlar insanoğlunun fiziki madde yapısını mercek altına almasıyla keşfedilmiştir.
İnsan bedeninin en yüksek teknolojiye sahip oluşu bilim insanlarını milyonlarca yıldır insan üzerinde araştırma halinde tutmuştur.
Zamanımızın tüm bilimi dahi insanı beden yapısı olarak çözmeye yetmemiştir.
Fiziki âlem yapımız bu denli dolanık bir yapıya sahipken, bâtınî âlemin hakikati ucu bucağı olmayan sonsuz bir bilinmezlik olarak içimizde iç varlığımızda çözülmeye, idrak edilmeye, şuur kazanmaya ve bilinç oluşturmaya hazır beklemektedir.
Düşünce mekanizması içsel yolculuğun başlangıcı olarak insanın kendini tanıma yöntemlerini aktif hale getiren, açıldıkça genişleyen, sorgulama ve tanım yapabildiği teşhis ve teşhir alanıdır.
Yaratmanın ilk tanıklığı düşünce içinde açılır.
Düşünce, yaratılan üzerinden Yaradan’ı tanıyabilme teorileri ile ilgilenir.
Bilinç mekanizması ise Yaradan’ın ismi-aza’ları içinden yaratılanı yani nefsi terbiyesi ile ilgilenir, bu ilgi yaratılmış nefsin Rabbini bilmesiyle tarikini dolayısıyla rücusunu yani dönüşünü Hakk’ikat’leştirir…
🌳H🌳