Şem, elinin iç yüzünü açarak pervaneye yönelir ki pervane, şem’in cemalini görüp kendisine dönsün (yönelerek yönlendirme yapıyor). Pervane, şem’in cemalini görünce o da vechini şem’e döndürerek aynı zamanda kıble yönlerini tayin ederler. Şem ve pervanenin ellerinin arka kısmı da dışa dönüktür. Böylece onlar araya girebilecek her şeyden arınmışlardır..
Sağ ve sol ellerin iç kısmı birbiriyle birleşir. Vuslat hâli böyledir. Vuslat için bizi ayıracak şeylerle olan beraberliğimiz, hasreti değil hasret zannını yaşatır.
Şem’in ateşi, yakıcı özelliğiyle Celâl varlığını gösterir. El’inin içiyle dönmesi, Cemâl varlığından haber verir. Cemâl’e ulaşmak için Celâl’den geçmesi gerektiğini de aşkının ateşini yakarak bildirir. Pervanenin kanatları o kadar latif, nahif ve zarif ki o incelmiş kanatlar ile hafiflediği için uçuşunu yani dönüşünü (devrini) hızlandırır. Hızlandıkça harareti artar ve bu hararete dayanamayıp kendini şem’in ateşine atarak yok olmak tek ve kaçınılmaz dileği haline gelir. Şem’in ateşinden eriyerek akan her damla, pervaneyi işaret ederek onun kendini feda edişine ayettir (delildir).
Şem, ayetleri işte böyle indirir. Kâl ile değil, lisan ile değil. Kâl ile olsa bir kulaktan girip ötekinden çıkar. Lisan ile olsa kim inanır?!.
İndirmeye sebep olan pervanelerin varlığıyla ayetler inmektedir..
Kur’an için deriz ki; Muhammed’e indi. Muhammed’in Rabbine yönelişi ve Rabbiyle olan muhabbeti, gönüldeki varlığıyla bir bağ kurmasına vesile oldu. Buradaki bağ, gönüldeki varlık olan şem’in ipini tutmaktır. O vakit şem, ipi ateşle tutuşturdu. İpin ucunu tutan pervane, iple birlikte yandı. Yanmakta olan pervane, şem’in ateşinden ışık yansıttı..
Şem yana yana erimektedir. Şem’in ateşi bitmeden, tükenmeden evvel pervane, şem ile birlikte yanmalıdır. Çünkü şem’siz ateş, pervaneyi yakmayacaktır. Yakmayan ateşle fenâ’ya erişilmez (tarik eylenmediği için Hakk’ın varlığına ulaşılmaz).
Şem’in ateşi bu dünyada ebedi yanmaz, o yüzden pervane ölmeden evvel ölmelidir. Yani bu dünya evinden çıkmalıdır. Çıkarken de dünyanın bütün zevk-u sefasını evde bırakmalıdır. Çünkü ateşe doğru yürüyenin (ölenin) yanında götüreceği bir kimse veya bir şey var mıdır yahut yanında götürse, gönlünde taşısa hem kendisine hem ona ne fayda. İkisi de yanmaz.
Farz et ki Sevgili’nle görüşmeye başka bir sevgiliyle gidiyorsun. O, bu ihanete karşılık inayetini senin üzerinden çeker. Çünkü hem başka türlü bir sevgi edinerek kesrete düşmüşsün hem de kendinle getirerek yanmak arzunu söndürmüşün. Söyler misin, şem’in ateşi yanmak istemeyeni nasıl yaksın?!.
Bu aşk metaforunda şem-u pervaneden gayrı kimse var mıdır?..
Pervane, aşk şarabın içmişse (şem, yaktığı ateşin dumanıyla haber gönderir (nefesini estirir) soluğunu yani aldığı nefesi vermek üzere şem’in ateşine kendini bırakır. Bırakılmayan, verilmeyen nefes, bu dünyada nefs’e dönüşerek bedenleşir (cansızlaşır). Ölmeden evvel ölmeyene artık bedenin ölümü sadece kalır. Ezelini kaçıran, ecelini bekler..