Aşk-ı muhabbet bir bilinç yükselmesidir.! O’nun aşk-ı muhabbeti bir’inden bir’ine akmak sûretiyle O’ndan inip O’na ulaşmalıdır.
Secde Âdem’iyet’e idi. O’, Âdem’e günahını bir idrak ile bildirdi. Âdem’in yaşadığı hayyr’et neticesi gelişen bilinciyle aşk-ı muhabbet doğdu, akan gözyaşlarının hediyesi oldu. Tüm mahlûkatın secde etmesini buyurduğu, işte o aşk-ı muhabbet doğdu..
Muhabbetsizlik ki aşk’sızlık (iblis olma hali) aşk-ı muhabbete secde eylemedi, cisme takılıp kendi kendisine pâye verdi.
Aşk-ı muhabbet bir bilinç yükselmesidir, soyu insan olan varlığın eşref-i mahlûkat olan Âdem’liğe yükselişini işaret eden bir tariktir. Burada Âdem’e bağışlanan tarik tüm insanlığın peygamberler vasıtasıyla istifadesine açılmış bir silsiledir. Allah’tan Muhammed’e, Ali’ye ve sırasıyla zâtlara intikal eden varlık ân’da yaşayan son halkaya kadar ulaşmaktadır. İnsanın insana, insanın mahlûkata, insanın Tanrı’ya ve Allah’ın Rahmân sıfatıyla tüm yarattıklarına duyduğu aşk-ı muhabbetinin neticesidir ki bilinmeyi murad etmesinin neticesi olmaktadır.
Her şey içten içe yaşanır, içten dışa sirayet eder, dıştan içe döner. Aşk-ı muhabbet ruhtan gönüle, gönülden düşünceye, düşünceden dile akarak kelimelere dökülür. Kelimeler bir bir dökülür dilden, ulaşır kulaklara; ordan düşünceye, gönüle ve ruha. Böylece döngü tamamlanır. Ruh O’nun aşk-ı muhabbetini arzularken gönül, düşünce ve kulak ruha hizmet eder.
Şimdi inşa edilen devâsâ camiler, tekkeler insanlığa hizmet ediyor mu, O’nun aşk-ı muhabbetini sunuyor mu? Yoksa dünya saltanatı mı inşa ediliyor? Varlığın Tek sahibinin O’ olduğu dile getirilip yeni ortaklar mı yaratılıyor?
Secde Âdem’iyet’e idi, cismine değildi. Öyle olsaydı Âdem’lik beklenmezdi. Şimdi mekânlar insanlığa hangi hizmeti sunarak hakikatin çekim merkezi olmaktalar? Hakikatin zuhûr etmediği mekânlarda hakiki secdeyi eylemenin imkânı mı var?..HŞY