Ona (Hz. Hüseyn’e) bir anın içinden ölmeden önce O’ ölmeyi gösterince o imanın gücüne sığındı ve sağ elini yumruk yapıp havaya kaldırdı..
Orada Muhammed’in mührü vardı. Dışarıdan celal görünen çehresi insanlara çok tesir ederdi ve o kendine yandaş değil, hemdaş aradı ve geniş toprakların üzerinde kendisine iman eden sadece bir avuç insan oldu..
O hasta çocukların ağrılarına sineye bir yumruk indirdi. Onların arkasından onlara Rahmân’ın nefesi oldu ve onların acısını kalbine indirirken bu dünyanın aldatıcılığına kanmadı..
O Hüseyn ki aldanmadı ve aldatmadı, sağından düşündü ve tebliğ edilene riayet için halkı aydınlattı..
Onun çağrısı sevgi ve adalete idi. Adaletin kaydığı, su ve develerin zenginliğiyle hareket edenlerin ettikleri halsiz eylemlerinden belliydi. Su ve deve ticaretini kendi çıkarlarına kullanan ve İslam’ı kullanarak insanların içlerini karartan o insanlara o boyun eymeyince kendi sesini hak üzere yükseltti.
Fakat o zalim valiler hırs üzerine hak tanımadılar. Şimdi onların şuurları taş madeninde, onların dönüşleri ilkelliğe oldu. Bunu oraya intikal ettiklerinde O’nun onlara verdiği bir anlık idrak ile onlara O’ bildirdi. Ve artık onlara o bir anlık idrak yapıştı ve onlar o bir anlık idrakin muhasebesiyle taşlara mahkum oldular. Bunları bilen ile bilmeyen bir olur mu yâ Dost..
Biliniz ki, işte O’, ilminden bir dost gönüle böyle bildirir. Biliniz ki, Habir olan Allah bana yeter..HŞY