Allah’ın varlığına yönelip de kimseden buğz eden yoktur. Allah’a yönelenler Allah’a buğz edenlerden uzaklaşırlar..
O’ tek yaratıcı ve tek Varlık’tan söz etmek, O’nu kurul’an her mecliste an’mak, O’ndan haber alıp vermek, yaratılmış İnsan için elzemdir, ihtiyaçtır.
Kevser, Allah’ın sunduğu muhabbeti (Hakk’ikat’ten Aşk) etrafına akıtmaktır. Nasılki insan İns’an ile beslenirse, muhabbette muhabbetle beslenir.
Tek taraflı Aşk olmaz. Aşk, Aşk ile temas ederse âşıklar meydana gelir. Bu hem zahiren hem batınen böyledir.
Kulun Aşk içinde Allah ile buluşması aşığı ele verir. “Yâ hû; dilinde, düşüncende, gönlünde bir tek Allah var; seninle de bir şey konuşulmuyor; azcık nefsimizi okşaki seninle ortak bir yol bulalım.” diyenler, soyları (tarik) kesik olanlardır.
Allah nefsleri elbet okşar ama Allah’ın okşaması ile insanların bir’bir’lerinin nefslerini okşaması bir değildir. Sanılmasınki her okşama güzeldir. Sürekli aynı yerinizin okşandığını düşünün, bir süre sonra acımaya başlar. İdrak edenler için okşanmayı dilemek kendi kendine zülmetmektir. Niceleri vardırki Mürşid’i onların nefsini sürekli okşar. Uzaklaşmasın, inançları kırılmasın diye her türlü amellerini sineye çeker, bilinsinki hüküm Allah’ındır.
Onlar da bilsinlerki inançta kalmaktadırlar, inanacak bir şeyleri olmadığında ne yapacaklar? Tıpkı ayetteki gibi “kendilerine elleriyle yeni buzağı” yapacaklar.
Mürşid varlığı, Allah’ın Velisi tıpkı Hz. Musa gibi ortadan 40 gün çekilsin, hemen kendilerine yeni kıble ararlar ve bu kıbleyi elleriyle yapıp etmekten çekinmezler. Kendilerine yeni bir ilâh seçerler, onlar ne büyük gaflet içindedirler.
Hz. Musa’nın kahrı, üzüntüsü, buzağıya (saltanata) tapmaları değildir. Allah’ın varlığı nüzul eyledikten sonra O’ Varlığı buzağıya (nefslerine, hevalarına) tercih etmeleridir.
Rabbin için namaz kıl, kurban kes; sadece Rabbine yönel ve nefslere hevalara kapılma.
Bir peygambere böyle bir uyarı geliyor. Nefsini kesip kurban eden diğer yönelenlerin nefslerine de nişan almalıdır. Eğerki bir yönlendirici etrafındakilerinin nefsini okşayarak yakınında tutuyorsa, kendi nefsini okşuyordurki sürekli okşamaktan canı yanar ve üzüntü duyar hale gelmiştir. Kesik olan soyları beyhude kendinde oyalamaktadır.
Onlar biraraya geldiklerinde “biz zahiren senin yanındayız” derler, arkalarını döndükleri an zahirlikleri de kalmaz, onlar ne batında ne zahirde yokturlar fakat idrak edemezler.
Allah kulunu tek teselli edendirki; “Şüphesiz biz sana kevs’eri (batıni hak’ikat) verdik” buyurur.
Hem uyarır hem sunmaya devam eder.
İşte Allah böyle merhametli böyle bağışlayıcıdır.
Allah merhametiyle muhatabını uyarır, muhatap aldığıyla yakinen ilgilenir, ilgilendiğini beyanatıyla sergiler, beyanatı okumaya göz değil basiretini vesile eyler..