Rıza makamı fena’nın vuku bulduğu bir makamdır..
Fiillerin birliği kabul edilmiş, sıfatlar fena bulmuş ve zât tüm haşmetiyle kuldan âşikâr olmuştur. Kul gayrı Aşk kelimesinin köklerini hatmetmiştir ve şın’ın şarabında tezahürün celâli ve cemâli karşısında mest olmuştur. Kulun mücahedesi burada son bulur ve gayrı kendisi bundan böyle marifet üstüne marifet kesb ederek beka’ya erecektir..
Gâh gökyüzüne çıkacak âlemleri seyredecek, gâh yeryüzüne inecek âlemler onu seyredecektir.. Rızaya ermiş gönüller ne varsa O’ndan bilirler ve sekinet hâline terfi ederler..
İşte böylesi kullar dost gönüllerdir ve demin devranında durmaksızın gönüller feth ederler. Hâlleri ve kelamları daim Sen’dendir..
Çünkü onların görüşleri Semi iledir..
Hani çiçekler vardır ya bin bir çeşit, rengârenk. İşte mürşid de o çiçekleri kollayan bir arı gibidir. Nerede güzel bir çiçek görse oraya konar ve oradaki güzellikleri Hakk’ta toplar. Bir de bakmışsınız o çiçek mis gibi kokmaya başlar. Kokuyu duyanlara dirilik bağışlar..
Her çiçeğin kokusu ise kendine özgüdür. Biri diğerine benzemez. Telkin bir’dir, fakat o telkine her bir kişi için mürşidin üfleyeceği nefes farklıdır. Mürşidin telkin edeceği esmanın ismi bir’dir, ama aynı telkini vereceği her bir kişi için o kişinin halet-i ruhiyesine göre onun ihtiyacının olacağı nefesin tılsımı farklıdır. İşte bu nedenledir ki, telkin tektir lakin onun içine mürşidin üflediği nefes kişinin mertebesine göredir. Bu öylesine hassas ve elzem bir konudur ki sahte ile hakiki mürşid arasındaki ayrım burada ortaya koyar..
Hakikat sahibi, kendisinden ilmi ledün akan marifet-i ilahiye mazhar mürşidin canlılığı işte bu yüzden elzemdir..
Muhammed’i tarik ile yol gösteremeyenin nefesi diri değildir ki kişide canlılık tahakkuk ettirebilsin. Kişi için o nedenle Muhammed’i nefes elzemdir..
Turuk-u Âli, Muhammed’in hakikatidir ki sır ancak hakikat ile ay’an olur. Bu da tariki marifet bilenler için tezahür eder..
Muhammed Mustafa s.a.v.’in canlılığını kendinde diri diri müşahade ettirmedikçe putlardan kurtulamazsın. Mürşidi mürşid yapan O’nun içinden marifetle akan Allah varlığının harflere dökülen ilm-i ledünü’dür. Bunun adı hakikattir.. Hakikat, mürşidin esma bilgisinin ilminde kendisinden akan Allah bilgisinin kendindeki ruhaniyetidir..
Ve bilin ki bu ruhaniyet canlıdır, bu ruhaniyet diridir. Dolayısıyla bu ruhaniyeti kendinde canlandırabilen bir kişi mürşidin ilmiyle idrak ederek uyanacaktır ve bu uyanış kişinin hayatına bir muhabbet getirir. Muhabbet karşılıklı bir alış veriştir. Muhabbet an’da mürşidin anlayışı ile bütünleşen kişide mürşidi ile kendisi arasında bir alıp verme döngüsü başlatır. Bu karşılıklı muhabbette mürşid, Allah düşüncesinin en olgunlaştığı yüce merhale olarak senin düşüncene ışık tutar ve mürşidin düşüncelerine ne denli hakim ise ve ne denli bütünleşmişse kişi o denli bir bereket döngüsüne girer.. Kişi mürşidinin her düşüncesini her fikrini bilir, anlar ve an’da bu düşünceye göre şekillenir. Bu canlı bir muhabbettir ki bu yüzden adı Muhabetullah’tır.
Kişinin en büyük savaşı hak ile batılı ayırabilmektir. Bu savaş bizim dışımızda değil, tam da içimizdedir. Batıl nefsimizin hevasının bizi sürüklediği her şeydir ve bu her şey put’tur. Putları da ancak diri bir muhabbet yok eder. Bunun için mürşidi içimizde canlandırmak şarttır..
İşte bunun için gerekli olan tek şey, Meveddet’tir..
Meveddet an’dadır, an’dan hiç kopmayıştır. An’da daim merkezde olmaktır ve merkeze yana yana, alev alev, cismini yaka yaka yürüyerek gitmiş olmaktır..
Meveddet insanın içine kırmızı ile yazılır çünkü bu şiddetli sevgiyi canınla öğrenirsin. Damarın şahı sana kendi yazar..
Muhammed Mustafa’yı ve dahi Ehlibeyt’ini iki kaşının arasına dost eliyle yazar ki meveddet budur..
Onun için hakiki sevenlerin dile dökülen sevgilerini kabullenemezler, çünkü körler bilmezler. Meveddet senden ayrı, Sen’den ayrı değildir..
İçinin de içinin de içindeki o en derin noktadadır. Buldun mu o noktayı gayrı aşk’ullah senin içine yazılır..
Unutmayın ki kulluk sadece O’nadır. Hatta itaat etmek de O’nadır. Fakat dost tarafından gönülden akıtılan ve dahi harfsiz iletilen ama size harf olarak sunan Hakk Dost’a itaat etmek de hidayete ermek isteyene farzdır..
İşte bunun adı tam meveddetli teslimiyettir vessellam..
Bu nedenle şart kabul etmez ve meveddet Eyvallah’tan geçmektedir.