Dil bir diğer anlamıyla lisan, seslerin bir araya gelerek anlamlı dizilimler oluşturması yoluyla kelimeleri ve kelimelerin bir araya gelmesiyle cümlelerin oluşturduğu iletişimimizi sağlayan bir araçtır. Bu öğrenilen ve sesler çıkararak belli dizilimlerle zihnimize kodlamalar yaptığımız ve düşüncemizi bu şekilde harfe ya da sese büründürerek aktardığımız dili işitme yoluyla duyabiliriz. Sanıyoruz ki görünür de ancak bu yolla iletişim kurabiliriz. Aslında bu hakikatin dışa yansımasıdır. Peki lisan olmadan da yani konuşmadan da ya da dil bilmeden de iletişim kurabilir miyiz? Aslında bu düşünceler tek bir sorudan türedi ki o da düşüncenin harfi ya da lisanı var mıdır?
Düşünce Türkçe ya da İngilizce ya da başka bir dilden mi konuşur. Düşünce lisanın ötesindedir. Düşünce harfsizdir. Düşüncedeki oluşumlar ve bir araya gelen fikirler harfsizce konuşur ve seslenir. Bu noktada dış kulağın bir işlevi yoktur. Dış kulağa da ihtiyaç yoktur. Çünkü tüm bu oluşumlar içerde meydana gelmektedir. Düşünce ise idraki açılımlar ile doğrudan Varlık ile bağlantıda olduğumuz ve Varlığı düşüncede kalbimiz aracılığıyla işittiğimiz bir konuşmayla mukabele etmesidir. Insan düşünce alanında Varlık ile bütün olduğunda iletişim sürecinde dile ihtiyaç duymaz. Harfsizce konuşur ve harfsizce düşüncede konuşulanı alır. Düşüncedeki alanda tüm yaratılmış ile bağ halinde ve frekansların etkileşim boyutundadır. Düşüncenin merkezinde düşünce olanlar bu yetiyi dogrudan Varlıktan kesbederek her can ile her yaratılmış ile konuşabilir. Hem de hiç ses çıkarmadan… Aynı lisanı bilmesine ya da düşünceleri harfe büründürüp sese düşürmesine dahi gerek kalmaz. Ne söylendiği doğrudan hakikatiyle anlaşılır ve ne anlatılmak istendiği ise doğrudan harfsizce düşünceden aktarılır. Işte evrensellik budur.
Evrensellik bütünleştiren ve farklılıkların ayrılıklarını ortadan kaldırıp doğrudan bağlayan bir olgudur ki evrenden kasıt alemdir. Alem ise O’nun Varlığının tecelligahıdır. Düşüncenin merkezinde düşünce olan zâtlar ki evliyalullah evrenselliği bize en güzel hali ile sunmaktadırlar. Onlar ki düşünce, kalp ve bilinci tarik etmiş ve yolu bir’leştirip birbirine bağlamış, kalbi kulak ve mekan, düşünceyi ise dil eylemiş ve doğrudan bilinçten yani Varlıktan beslenerek cümle yaratılmışa muhabbetle ebediyetinde mukabele edip bütünlemişlerdir. Tasavvufun evrenselliği işte bu tarikten gelir.
Düşüncenin lisanı var mıdır? Düşünceye harf gerek midir? Dil de harf de dıştandır öyleyse dışta hala kabuğunda olana gerektir lakin içte olup içten işitine ve konuşana harf ne gerektir, dil ne gerektir. Harfin ötesinde bir lisanda geçmişlerdir ki harfsizce konuşup alan zâtlar düşüncenin merkezinde düşünce olup her canda zaten an be an atmakta değil midir? Her yaratılmışta bir bütün ki evrensellikteki bütünleyici tek’liğin müşahadesi o merkezdedir.
Ne muazzam evrensel bir kelam, bize her şeyi anlatmakta :
“…Düşüncenin merkezinde düşünce olmayı O’ndan öğrendim…HŞY”
🌳🕊🌳