Her manevi süreç aslında maddede misalen oluşa getirilmiştir. Dünyada 4 mevsim yaşarız. Bu dört mevsim sonbahar, kış, ilkbahar, yaz’dır.
Sonbahar’da yaprak dökümü bir silkinme, tortularından kurtulma vardır. Kış’ın soğukluğunda bir dinlenme, el’ver’işli hale gelme vardır. O soğukta, yağışta, karda toprak iyice yoğrulur ve kavrulur. Ilkbaharda ise yeniden doğuş zuhur eder. Çiçekler, ağaçlar açar, topraktan filizler fışkırır. Her yer yeşile bürünür ve hayat bulur. Sonrasında ise yaz ile sıcaklık gelir. Sıcaklık öyle artar ki o sıcakta aşkı simgeler.
Ins’an’ın manevi tekamülü vardır. Hakikatinde insan bu tekamül sürecinde önce sonbaharı yaşar. Sonbaharda tortularından, fazlaliklarindan, dünyevi kaygılarından, bağlarından yavaş yavaş kopar. Bu kopuş bir temizlenmedir. Sonrasında ise kışın sertliğine girer ve iyice yoğrulur, her türlü fırtına, kar, yağıştan geçer ve her geçişte toprağını besler. Nefsini ehlileştirir ve manevi varlığını yüceltir.
Ilkbahar ise doğuşunun müjdesidir. Cemreler düştükçe canına ısınmaya başlar ve yeşile boyanarak Hayy’atiyet bulur. Insan bir kez baharını yaşar ve bir daha o bahar hiç gitmez. Gelip geçici değildir yani ömründe bir defa baharına doğan, hayy’atiyet bulan daimi o baharın içinde yeşillenir. AŞK’ın müjdesidir bahar… Sıcaklık arttıkça ise AŞK’ın ateşinde kavrulmaya başlar. Yandıkça yanar. Yanışta hiç’liğini yaşar.
“Ne var ise alemde o var Adem’de, her ne var ise Adem’de o var alemde” demiş Pirler. Ne güzel anlatmışlar hakikati… Bize düşen ise ayan olan hakikate gözlerimizi yani idrakimizi Mürşit Varlığı ile açıp o Varlığı alemde seyredip kendi’nde kesbetmektir.
Elbette evvela yöneliş lazımdır vesselam…
🌳🕊🌳